X

Yıllardır bu işi yapıyorum. Gündüz ayrı, gece de hayatın nabzını tutuyorum. Geceleri tek kadın gazeteci olarak sabahlara kadar dolaşıyorum. Uzun yıllardır bu böyle. Beni her an her yerde görebilirsiniz. Ama bu sezon yaptığım işten fazlasıyla soğudum. Farkındaysanız son aylarda sık sık Siz Uyurken’lere bile ara veriyorum. Çünkü gerçekten gece hayatı eskisi gibi değil. Tamam bugün olan birçok şey eskiden de vardı ama böyle değildi. Artık tadı kaçmış gazoz gibi. Yavan, sıradan, tatsız, tuzsuz. Hele ki, son günlerde sık sık karşılaştığım bir durum var ki, aman Allah’ım içler acısı. Hiç tahmin etmeyeceğiniz küçük yaşlardaki, kızlar, erkekler “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” ile başlayan cümleler kuruyor. Cuma akşamı böyle bir şeye şahit oldum ve olduğum yeri anında terk ettim. 20’lerinde olan bir kadın yan locasında bir başka kadınla tartışmaya başladı. Ve kızın ağzından sürekli “Sen benim kim olduğumu biliyor musun. Ben emniyet müdürünün kızıyım” sözleri çıktı. Hatta üç beş kez. Hangi emniyet müdürü olduğunu söyledi tabii ki, ama şimdi onu burada yazmayacağım. Sorun hangi emniyet müdürü olduğu değil, sorun karşısındaki insanı tehdit etmesi. Bu küçük yaşlardaki kız ve erkekler bu cümleleri kurmaları için baba ve anneleri tarafından tembih mi ediliyorlar bilmiyorum ama son günlerde bu durumla sık sık karşılaşmaya başladım. Ve gerçekten durum hiç de hoş değil. Tabii bir de elmanın diğer bir yüzü var. Yani o kişi emniyet müdürünün kızı olmasa bile

 

böyle söylüyor. Karşı tarafı korkutmak için. Yani karşı taraf korkar çekinirse tamam. Ama korkmaz ve olayın üstüne giderse de kavga çıkıyor. Ortalık toz duman anlayacağınız. O yüzden de geceler gazı kaçmış gazoz

 

gibi diyorum. İnanın mutsuzum. Keyifsizim. Ki yıllardır tek başına rahatlıkla gecelerde gezen, hiçbir tedirginlik yaşamayan ben artık sokağa çıkarken korkar oldum. Her pazartesi sizleri cuma ve cumartesi gecelerinden haberdar ediyordum. Ama bu hafta böyle. Klasik her hafta gibi. Kavga, gürültü, kabadayılık diz boyu.

 

 

 

İZZET ARTIK BİRAZ SUSSAN

 

 

 

İzzet Yıldızhan’ın dün gazetemizde röportajı vardı. İzzet Yıldızhan, “Şiddet bazen sevgiyi pekiştirir. Ben eşime tokat attım ama o da bana atmıştır”, “Eğitim için çocuğuma da şiddet uyguluyorum” tadında açıklamaları sağ olsun güzel pazar günümün içine etti. İnanın yapılacak çok yorum var. Söylenecek çok söz var. Ama ben kestirmeden direkt olarak söylenecek son sözü en başta söylüyorum ve “Pes İzzet artık hiç konuşmasan ve böyle açıklamalar yapmasan. Hatta lütfen sussan” diyorum. Sanatçıların albüm çıkardığı zaman yaptıkları absürt açıklamalardan gına geldi. İşte buyurun ben de buradan kendisine az biraz yardımcı oluyorum. Şimdi üç beş kişi köşe yazarı yorum yapar da kendisi biraz olsun gündem olur.

 

 

 

Hülya’nın tişörtleri

 

 

 

HÜLYA Avşar tişörtlerinin reklamını her an her saniye yapıyor maşallah. Instagram’da tişörtünün resmini koyup “Tasarımı bana ait” diye yazınca tabii insanlar “Nesi tasarım bunun” diye eleştirdi. Ben de gerçekten ilk kez merak edip internet sitesine girdim. Hayır bildiğimiz tişört. Yani bu kadar büyütmenin ne anlamı var anlamıyorum.

 

 

 

Ne yedim, ne gördüm

 

 

 

- Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine Asmalımescit’te Gurme Boncuk’a gittim. Mezeler güzel, balıklar da öyle.

 

Akordiyon çalan Mehmet Dayı’yı dinlemenizi de tavsiye ederim.

 

 

 

- Asmalı’nın bir ‘Karayip Korsanı’ var ki görmeniz lazım. Omuzunda maymunu, elinde silahıyla insanlarla fotoğraf çektirip para topluyor.

 

 

 

- Malumunuz seçim yaklaşıyor. Duvarları aday fotoğrafları süslüyor. Ama bir de Yılmaz Morgül fotoları var ki, Cihangir halkının yüzünü güldürüyor. Ağaç, duvar demeden her yere “Çare Morgül” afişleri yapıştırılmış.

 

 

 

- Geçen aylarda gece-gündüz, Asena Erkin ve Berkay’ın meşhur ettiği, dilimize doladığı ‘Bebek Odası’ olayını konuşuyorduk. Akmerkez AVM’deki, o meşhur odanın adı ‘Aile odası’ olarak değiştirilmiş. Ve şöyle bir detay

 

daha öğrendim ki, birçok kişi bu olaydan sonra müze gibi bebek odasına bakmaya gitmiş. Tuhafız tuhaf.

 

 

 

SANATÇILAR İÇİN PR ZAMANI

 

 

 

- Ya “Dayak yedim” der, ya da “Dayak attım”.

 

 

 

- “Küçükken evden kaçtım” hatta “Tacize uğradım”, “Annesiz, babasız büyüdüm” vb açıklaması yapar.

 

 

 

-Reklam aşkı yaşarlar.

 

 

 

- Yaşadıkları aşklarıyla gün yüzüne çıkmazlar. Yakalansalar bile kabul etmezler.

 

 

 

YARIN

 

 

 

Hayat hızla akıp gidiyor. Öyle hızlı akıyor ki, kaybettiğimiz değerlerimizi bile ölüm günü geldiği gün hatırlıyoruz. Geçen sene usta Ferdi Özbeğen’i kaybettik hatırlarsanız. Evet maalesef tam bir sene olmuş. Daha dün gibi. Yarın usta mezarı başında 11.00’de Ulus Mezarlığı’nda anılacak. Haberiniz olsun.