Çok acayip bir şey yaşadım ve bunun ne anlama geldiğini bulursam hayatın büyük bir sırrını da çözdüm demektir.
Lafı dolandırmadan anlatıyorum: Bir ürün almak üzere gittiğim mağazada bir anda karşıma bir reklam videosu çıktı. Kadının biri mutfakta telefonla konuşurken ocaktaki kızartma alev alıyor ve kadın üzerine yangın söndürücü sıkıyor. Ah dedim, bak önemli bir şey bu; ben de alayım. Aldım, geldim eve.
Aradan birkaç gün geçti, dur dedim; şunun kilidini açayım da hazır olsun. Açtım, el altı bir yere koydum. Aradan iki gün daha geçti mutfaktayım kızartma yapıyorum ve bir anda yağ alev aldı ama öyle böyle değil, alevler mutfak dolaplarını yalıyor.
YA O SUYU DÖKSEYDİM!
Tezgahın üzerinde duran bir sürahi suyu ateşin üzerine dökmeyi düşündüm ama sonra yangın söndürücüye davrandım.
Olayın şokunu üzerimden atmam saatler aldı.
Kendime geldiğimde internette, böyle bir durumda ne yapmam gerektiğini araştırırken bir de ne öğreneyim, kızgın yağ su ile birleştiğinde tam bir alev topuna dönüyormuş.
Böyle bir durumda ateşin üzerine kilim atmak ya da kapağını yavaşa kapayıp hava ile temasını kesmek gerekiyormuş.
Bilmiyordum…
Bilenler, “Eğer su atsaydın evi de kendini de yakardın” dedi. Gerçekten büyük bir felaketin eşiğinden döndüm ancak günlerdir aklımı şu kurcalıyor: Tavuk mu yumurta mı?
Yani o reklam videosunu seyredip o yangın söndürücüyü alarak yangını ben mi çağırdım yoksa bu yangını yaşayacaktım da onu hissederek mi o söndürücüyü aldım?
Çıkamıyorum işin içinden…
Anlatamadık gitti
‘Güldür Güldür’ün en güldüğüm oyuncularından aynı zamanda sosyal medyanın en komik tiplemelerine imza atan Aslı İnandık’ın ilk sinema filmi ‘Aslı Gibidir’ geçen hafta vizyona girdi. Esprilerin nokta atışı olduğu filmi izlerken çok eğlendim; hele de karakterlerden birinin, ‘kadın değil adeta bir bayan’ repliğinde…
Hala bayanı kadının kibarcası sananlar var. Bir türlü kabullendiremiyoruz ikisinin kelime anlamının farkını!
‘Kadın’ tıpkı ‘erkek’ gibi cinsiyet belirtir. Bayan ise kadına yönelik bir hitap şeklidir. Çok basit bir mantık ama anlatamadık gitti…
Fantastik doğum günü
Geçen hafta fantastik bir doğum günü partisine davetliydim. Sir Arthur Conan Doyle’ın 1854’te yarattığı Sherlock Holmes karakterinin 165’inci yaşını Capitol Spectrum sinemalarında düzenlenen bir geceyle kutladık.
Sinemanın fuayesi, çalışma masasından kişisel notlarına kadar her şeyin titizlikle tasarlandığı bir Sherlock Holmes ofisine dönüştürülmüştü.
Elektrikler kesilip geri geldiğinde yerde yatan cesedin katilinin kim olduğunu bulma oyunu da oynadık, 1984 yapımı; ‘The Adventures Of Sherlock Holmes’i de izledik.
Bu arada Sherlock Holmes ile ilgili aşağıdaki enteresan bilgileri de öğrendik.
ADLİ ARAŞTIRMALARDA SÖZ SAHİBİ
-Arthur Conan Doyle’un ünlü dedektifi yaratırken esinlendiği kişi, Edinburgh Üniversitesi’ndeki hocası Doktor Joseph Bell’dir.
-İlk Sherlock Holmes romanı bazı yayıncılar tarafından reddedilmiştir.
-Sherlock Holmes en popüler film karakteridir. 226 filme konu olmuştur.
-Sherlock Holmes karakteri bugüne kadar 75 farklı aktör tarafından canlandırılmıştır.
-Dünyanın çeşitli ülkelerinde Sherlock Holmes’e ve hikayelerini yaşatmaya adanmış 300’den fazla topluluk vardır.
-Sherlock Holmes’ün vakaları araştırırken kullandığı metotların çoğu, birçok adli araştırma tekniğinin gelişimine katkıda bulunmuştur.
-Sir Arthur Conan Doyle’un kendisi de bir nevi dedektiftir. Sherlock Holmes’ün metotlarını kullanarak 82 yaşındaki Marion Gilchrist’in cinayetini aydınlatmıştır.
-“Hayatta en önemli şeyler, önemsiz görünenlerdir” diyen ve “Bir adam, bir kadına ne kadar kötü davranmış da olsa nihayetinde onun sevgisini kaybettiğini bir türlü kabullenemez” gibi müthiş tespitleri olan Sherlock Holmes, yaratıcısı Sir Arthur Conan Doyle tarafından aslında hiç sevilmemiştir.