X

Balzac, “Tesadüf, en büyük romancıdır...” demiş. Büyük romancının sözleri tam böyle miydi doğrusu hatırlamıyorum ama tesadüfün hayatlarımızdaki önemini vurguladığını biliyorum...

 

Bugün benim 46 yıldır her Allah’ın günü yazılıp duran hayat romanımın en güzel tesadüflerinden birini yaşadım ve bunu sizinle paylaşmak istiyorum.

 

20 yıl önce Sakarya’da depremden geriye kalan yıkıntıların arasında yürürken yaşadığım bir tesadüfle başlıyor öykü...

ENKAZDAKİ BEBEK

17 Ağustos depremi yaşandığında Star Gazetesi haber merkezinde muhabirdim. Depremin ilk günü Avcılar’da daha sonra ise Gölcük’te günlerce kurtarma çalışmalarını takip ettim. Ve ardından haber müdürümüz Teoman Erol beni Sakarya’ya yolladı. Boynumda fotoğraf makinamla günlerce Sakarya sokaklarında enkaz başında yakınlarının, sevdiklerinin kurtarılması için dualar eden, gözyaşları döken insanların arasında dolaştım fotoğrafları çektim, acıların haberlerini yaptım.

 

Dünyayı sırtlanan Atlas gibi dev bir acının altında ezildiğim zor günlerdi. Sadece ben değil koca bir şehir, 7’sinden 70’ine aynı acıyı sırtlamış altında ezilmemek için birbirine destek olmaya çalışıyordu.

 

O günlerde orada yaşadıklarımı, gördüklerimi kelimelere dökmek 20 yıl sonra bugün bile mümkün değil...

 

Sokakların birbirine karıştığı, dev bir enkaza dönmüş kentte dolaşırken, bir öğle üzeri, hiç unutmadığım bir görüntüyle karşılaştım...

 

Bir cami enkazının önünde küçük bir arsada, bir pazar tezgahının üzerinde beyazlar içinde yatan küçük bir bebek!

 

O birkaç metreyi nasıl yürüdüm, oraya nasıl gittim bilmiyorum. Öldüğünü düşünmüştüm...

 

Yaklaştıktan sonra tezgahın yanındakilerle sohbet edince bebeğin sadece uyuduğunu öğrendim.

 

Evleri yıkıldığı için mi yoksa korkudan içine giremediklerinden mi hatırlamıyorum birkaç gündür bu arsada kalıyorlarmış.

 

Depremden ve kenti avucunun içine almış un ufak eden o acıdan habersiz uyuyan küçük bebeğin, Zeynep bebeğin, fotoğraflarını çektim.

ŞİİRDEN MANŞET

Birkaç gün sonra İstanbul’a, gazeteye dönerken, o fotoğrafın haberinin nasıl yazacağımı düşünüyordum... Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Sonra küçük not defterime şiirimsi bir şeyler karaladım.

 

Gazeteye geldim, filmler yıkandı...

 

Işıklı masada Zeynep bebeğin fotoğrafına baktıktan sonra dia’yı Teoman Abi’ye götürdüm. “Buna bir haber yazamadım ben şöyle bir şeyler karaladım” dedim.

 

Teoman Abi, dia’yı aldı yazı işlerine götürdü.

 

Ben küçük fotoğraf altı bir haber olur diye beklerken benim 'şiiri' alıp dokuz sütuna manşet yaptılar.

İŞTE O BEBEK

Bugün Instagram’da mesaj kutuma bir mesaj düştü.

 

“Kadir bey tam 20 yıl önce 99 depreminde Sakarya Adapazarı'nda bulundunuz mu bilmiyorum ama o zaman Star Gazetesinde çalışan Kadir bey sizseniz o gün fotoğrafını çektiğiniz kızım bugün büyüdü kocaman bir genç kız oldu. Gazetede çıkan şiiriniz bizim için hatıra kaldı her ne kadar kötü günler yaşasak da atlattık size o fotoğrafı atıyorum bilmem hatırlar mısınız. Hayatınızda başarılar diliyorum. O haberi yapan kişi siz değilseniz de sizin nezdinizde ona teşekkür fırsatı vermiş olursunuz iyi akşamlar☺️”

Dakikalardır tüylerim diken diken!

 

20 yıl önce ülke olarak yaşadığımız o büyük acıdan habersiz yıkıntılar arasında uyuyan küçük bebeğin, Zeynep’in, 20 yıl sonraki fotoğrafına bakıyorum.

 

Balzac haklı, “Tesadüf en büyük romancı...”

 

Ve bugün 46 yıldır yazılıp duran hayatımın romanının en güzel bölümünü yazdı benim için...