İbrahim Zarap adlı bir ‘adam’ yüzüne aldığı darbeler nedeniyle bilincini kaybetmiş yerde yatan kadının başına, vücuduna tekmeler atıyor. Kadın üç yıl önce boşandığı eşi... Zarap, bilinçsiz yerde yatan kadının üzerine eğilip yüzünü yumrukluyor. 5 yaşındaki kızı yanı başında. Babasının annesinin yüzüne inen yumruklarını durdurmaya çalışıyor...
Bizim sadece 30 saniyesini gördüğümüz bu şiddeti E.M. yıllarca yaşamış! Kimse duymamış... E.M. 9 kez şikayetçi olmuş, İbrahim Zarap’a bir şey olmamış. Attığı her yumruk yanına kar kalmış!
Dün ‘yetkililerin’ Twitter’da “Yanına kâr kalmayacak” diye attıkları bol ‘etkileşimli’ tivitlerini okurken “Daha önceki 9 şikayette neden yanına kâr kaldı” diye düşünüyordum. E.M.’nin sokak ortasında bayıltılıncaya kadar dövülüp bu anların da 30 saniyelik bir video olarak sosyal medyada paylaşılması gerekiyormuş demek!
“Bizi yöneten, dünyayı ellerinde tutan kimselerin bizim kadar akıllı olması, bizim yapabileceğimiz kadarını yapması yetmez. Bizden çok üstün değillerse bizden aşağı sayılırlar! Çok şey vadettikleri için çok şeyler yapmak zorundadırlar...” diyor Montaigne.
Daha önce defalarca İbrahim Zarap'ın yanına kâr kalmasına göz yumulan şiddet, sosyal medyada suçüstü yakalanınca sanki ilk kez duyuyormuş gibi ‘Twitter’da duyarlı mesajlar paylaşmak değil ‘yetkililer’in işi; yapmaları gereken tek şey bu gibi 'adam'ların yaptıkları yanlarına kâr kalmasın diye çalışmak, bu kadar basit!
AYNI GÜN 3 KADINI ÖLDÜREN ‘ESKİ AŞIK’
Basil Borutski, 22 Eylül 2015 sabahı, artık kendisini rahatsız etmemesini söyleyen eski sevgilisi Carol Culleton’ı evinde televizyon kablosuyla boğarak öldürdü. Ardından Carol’ın otomobilini çalıp bir süre birlikte olduğu Anastasia Kuzyk’nın evine gitti. Anastasia’nın vücuduna 12 kurşun sıktı... Onu kanlar içinde bırakıp tekrar otomobile atladı ve diğer kentteki bir çiftlik evine gitti. Burada yine eskiden birlikte olduğu Nathalie Warmerdam’ı vurdu. Nathalie’nin oğlu kaçarak canını kurtardı.
Aynı gün içinde üç eski sevgilisini öldüren Basil Borutaski, hakim karşısına çıktığında savcı onu şu sözlerle mahkemeye tanıtıyordu: “Kendi yanlışlarının sorumluluğunu üstlenemeyen, kadınlara karşı nefretini en uç noktalara taşıyan, kinci ve hesapçı bir tacizci... Onunla birlikte olacak kişi potansiyel bir şiddet kurbanıdır. Bu, o (Basil) ölünceye kadar azalmayacak bir tehdittir...”
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Eylem ve Anma Günü için kapısındaki bayrak yarıya indirilmiş olan Ontorio Yüksek Mahkemesi Yargıcı Robert Maranger, “Bazen işlenen bir suç o kadar içler acısı, merhametten yoksundur ki cezalandırmayla birçok kurbana ve topluma adalet duygusu vermek en önemli düşünce olur... Bu işte öyle bir dava!” dedikten sonra kararını açıkladı: 70 yıl hapis!
“KIZ KARDEŞİM BOŞ BİR SANDALYE ŞİMDİ”
Nathalie Warmerdam ve diğer iki talihsiz kadının öyküsünden önceki gün Kanadalı ünlü yazar Margaret Atwood’un dizelerini okurken haberdar oldum. “Who was my sister / is now an empty chair / is no longer / is no longer there / She is now emptiness / She is now air...”
(Bir çevirmen değilim ama bu dizeleri şöyle çevirdim: “Kız kardeşim boş bir sandalye şimdi / artık yok / o şimdi bir boşluk / o şimdi solduğum hava...”)
Atwood’a bu dizeleri yazdıran Basil Borutski’nin katlettiği üç kadın. 81 yaşındaki ünlü yazar kurbanlardan ikisini şahsen tanıyormuş.
Warmerdam’ın saygı duyulan bir opera şarkıcısı olan kardeşi Joshua Hopkins, ‘sesini’ hem kız kardeşinin hem tüm dünyada bir ‘salgın’ gibi yayılan kadına karşı ve cinsiyete dayalı şiddetin kurbanlarının hikayelerine dikkat çekmek, bir farkındalık yaratmak için kullanmaya karar verdiğinde Margaret Atwood’a ulaşmış.
Başta Hopkins’in projesine katılmakta tereddüt eden Atwood, “Hiçbir şey için söz veremem; şiirler, şarkılar gelir ya da gelmez...” demiş ama geçtiğimiz Cuma günü yayınlanan 8 şarkılık albüm ‘Song for Murdered Sisters’ın (Öldürülen Kız kardeşler İçin Şarkı) yukarıdaki dizelerini ilk oturuşta yazmış: “Kız kardeşi 'kız kardeşler' yaptım. Çünkü ne yazık ki (şiddet gören) anneler, kızlar, kız kardeşler o kadar çoklar ki...”
Joshua Hopkins, Margaret Atwood’un yazdıklarını ilk okuduğunda gözyaşlarına boğulmuş: “Kız kardeş olmak için illa bir kan bağı gerekmiyor. Margaret'in sözleri evrensel; kadın cinayetlerinde bu kadar çok sevdiğimizi kaybetmemiz çok üzücü...”
“PROFESYONEL KADIN KATİLLERİ”
Hukukçu, Avukat Dr. Rezzan Epözdemir, kadın katillerinin artık profesyonelleştiğini söylüyor Burçak Orçun’un Habertürk.com’daki haberinde. Tasarlayarak, organize bir şekilde kadınları öldürüp hakim karşısına geçtiklerinde de “Mini etek giydi öldürdüm”, “Sosyal medya hesabında kızlık soy ismini kullandı öldürdüm” “Takside ön koltuğa oturdu öldürdüm” gibi saçma sapan nedenler öne sürerek ‘ceza indirimi’ aldıklarını anlatıyor Epözdemir savunmalardan örnekler vererek: “Bütün bunlar haksız tahrik kurumunun uygulanmasına ilişkin olarak profesyonel kadın katillerinin savunma kurgusunu ortaya koyuyor...”
Rezzan Bey’e göre sorun soyut cezada değil somut cezada: “Soyut cezada bir insanın öldürmenin cezası müebbetken somut cezaya geldiğinde haksız tahrik uygulanıyor ceza 12 yıla iniyor. Sonra takdir indirimi cezalarını uygulayınca 10 yıla geliyor. Bir kadını katleden bir hükümlü 6 yılda salıveriliyor!..”
9 kez şikayetçi olduğu ama devletin hiçbir şey yapmadığı eşi tarafından 5 yaşındaki kızının gözü önünde öldüresiye dövülen E.M.’nin videosunu izleyip “Yanına kâr kalmayacak” diye tivit atan yetkililerimiz 2020 yılında öldürülen 471 kadının katillerinin yanlarına kaç yıl kar kaldığının hesabını yapabiliyorlar mı acaba?
Lütfen artık ‘duyarlı’ tivitler atmayı bırakıp ‘kurbana ve topluma adalet duygusu vermek için’ çalışsınlar...
Kadına karşı şiddet belli bir siyasal ideolojiye, dine, ulusa, sosyal statüye hapsolamayacak kadar yaygın. Sağcı solcu, Müslüman Hıristiyan, zengin fakir, eğitimli eğitimsiz fark etmiyor. Kanada ya da Türkiye, iş kadına şiddete geldiğinde aynı rezilliğin utancını paylaşabiliyor...