X

Dünü nasıl kaçırdım, gerçekten inanamıyorum! Her zamanki gibi sabah uyandığım andan itibaren başımdan aşağı boca edilen onca şey arasında farkına bile varmadım. 19 Haziran’ın ‘Dünya Boş Boş Gezme Günü’ (World Sauntering Day) olduğunu öğrendiğimde gün bitmiş ve ben uykuya dalmak üzereydim. Koca bir günün nasıl geçtiğini anlamadan yatağa girdiğimde, okumaya fırsat bulamadığım sayfalar arasında gezinirken, gördüm haberi! Tam bir aptalım; en çok ihtiyacım olan ‘gün’ biterken, ben ‘hiçbir şey yapmadan öylece yatacağım bir günün rüyası’na dalıyordum!

Ne zaman ‘hiçbir şey yapmadan yattığım yerden tavanı seyredeceğim bir gün'ün hayalini kursam muhteşem Downton Abbey dizisinin bir bölümünde, haftanın günlerinin Salı, Perşembe, Cumartesi ya da Pazar olması kendisine için hiçbir şey ifade etmeyen Kontes Violet Crawley'in o muhteşem sözünü hatırlıyorum: “Hafta sonu mu, o da ne?”

Uzun çok uzun yıllardır, aylak aylak dolaşacağım hiç gelmeyen bir hafta sonunun ya da tatilin hayalini kuran ben, yukarıdaki sözü kontes kadar şaşırarak söylemeyi çok isterdim doğrusu.

İşte bu duygularla ‘Dünya Boş Boş Gezme Günü’nün nasıl ortaya çıktığını okumaya başladım…

KOŞUYA TEPKİ OLARAK ORTAYA ÇIKAN BİR GÜN

Gazeteci W.T. Rabe, 1979 yılında ABD’nin Michigan Eyaleti’ndeki Mackinac Adası’nda Grand Hotel’in basın ofisinde çalışırken insanların hiçbir şey yapmadan ‘aylak aylak’ dolaşacakları bir günün harika olacağını düşünmüş. 1970’lerde ABD’yi kasıp kavuran koşu, ‘jogging’, modasına bir tepki olarak ‘hiçbir şey yapılmadan boş boş gezilecek bir gün’ fikrini ortaya atmış. Rabe’in oğlu John Rabe, 2002’de NPR’a verdiği röportajda, babasının ‘Dünya Boş Boş Gezme Günü’nden ne anladığını şöyle açıklıyordu: “Babamın deyimiyle aylak aylak gezmek X noktasından Z noktasına gitmektir; bu da nereye gittiğinizi, nasıl gittiğinizi veya oraya ne zaman varabileceğinizi hiç umursamadığınız anlamına gelir. Aylak aylak gezmenin tek amacı görmeden geçip gittiğiniz gülleri görüp koklamak ve etrafınızdaki dünyaya daha dikkatli bakmak...”

HER ADIMIMI SAYAN AKILLI TELEFONUMUN ŞAPŞALLAŞTIĞI AN

Geçip gittiğim yollarda güller var mı, inanın bilmiyorum… Doğrusu çoğu gün etrafımda akıp giden hayatın bile farkına varmıyorum. Her bir adımımı sayan akıllı telefonum iş, üç aşağı beş yukarı, her gün aynı çizgi üzerinde gidip gelen her bir adımımın hayatımdan neler götürdüğünü söylemeye geldiğinde şapşallaşıyor!

Geçenlerde otobüste çok sevdiğim bir arkadaşımın, çok sevdiğim annesini görmemişim… O benim onu görmezden geldiğimi düşünüyor oysa ben gerçekten o otobüste tek başıma yolculuk ediyormuş gibiydim; değil onu kimseyi görmedim. Gözlerim açık etrafa bakıyordum ama beynim burnumun ucunu görmekle uğraşamayacak kadar başka şeylerle meşguldü.

Gülleri görmediğim gibi yüzleri de görmüyorum işte!

TEMBELLİK SADECE PSİKOLOJİK BİR GEREKLİLİK DEĞİL

Psikolog Marny Lishman, insanoğlunun hep bu kadar meşgul olmadığını söylüyor (Kontes haklı atalarımızı için ‘hafta sonu’ diye bir şey yoktu!). Lishman, insanların başlangıçta basit görevleri olduğunu ama artık her şeyin değiştiğini belirtiyor: “Zamanla kendimizden çok şey beklemeye başladık. Artık birden fazla görevimizi yerine getirmeye yoğunlaşıyoruz ve ne kadar çok yaparsak yapalım hep daha fazlasını yapıyoruz.”

Aynı andan birden fazla şeyle uğraşırken ne etrafta açan gülleri görüyorsunuz ne de elinizden kayıp giden günlerin farkına varıyorsunuz.

Lishman, "Üretken olduğunuz için kendinizi iyi hissediyorsunuz, bu tıpkı diğer bağımlılıklarda olduğu gibi bir dopamin salınımıdır. Dopamin kalp atış hızınızı ve kan basıncınızı artırır ve sinir sistemini uyarır; araştırmalar dopamin salınımının daha fazla iş üstlenme motivasyonunu da artırdığını gösteriyor. Üretkenlik bağımlılığı döngüsü bu şekilde devam ediyor. Bu üretkenlik bağımlılığı bir süreliğine iyi olsa da uzun vadede sizin için de iyi değil" diyor.

Çok çalışıp çalıştıkça daha çok çalışmak isteyip sonra da ne kadar çok çalıştığımızdan dertlenmek… Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar sorusu hiç bu kadar yerinde olmamıştır!

Yazar Mark Slouka, insanların zamanlarını hatta boş zamanlarını bile ‘iş’le doldurmasına itiraz ediyor: “Tembellik sadece psikolojik bir gereklilik değildir, tam bir insanoğlunun inşası için gerekli bir durumdur…”

Slouka, boş zamanın insanlara değerleri, inançları, adalete bağlılıkları ve değişimi hayata geçirme stratejileri üzerinde düşünme şansı verdiğini iddia ediyor: “Beyninize ve vücudunuza yenilenme ve yeniden şarj olma şansı verin. Artık hiçbir şey yapmama sanatında ustalaşmanın zamanı geldi!”

TEMBEL TEMBEL YATARKEN DÜŞÜNMEKTEN YORULAN OBLOMOV

Mevzu bahis ‘hiçbir şey yapmama sanatından ustalaşmaksa’ Oblomov’u anmamak olmaz… Ivan Gonçarov’un ‘tembelliği bir sanat haline getiren’ kahramanı Oblomov, ataletin, aylaklığın, tembelliğin, üşengeçliğin, hayalciliğin, uykuculuğun cisimleşmiş hali olarak yatağında uzanmış yatarak günümüzde milyonlarca insanın ‘hayalini yaşıyor!’

Yakalanmayı en çok istediğimiz hastalık: “Oblomovlaşmak!”

Hiçbir şey yapmadan tembel tembel yatmak…

Bütün gün düşünen ardından düşünmekten yorgun düşen, “Bugün yeterince çalıştım” deyip yattığı yere daha da bir yerleşerek dinlenmeye geçen Oblomov için tembellik hayallere daldığı an bitiyordu. Biz onu yatıyor sanırken o derin düşüncelere dalarak çalışıyordu… Tembellikte bile rahat yok mu yahu!

İşte tam da burada World Sauntering Day’ (Dünya Boş Boş Gezme Günü) daha da bir anlamlı gelmeye başlıyor. ‘Sauntering’ kelimesi ‘aylak aylak gezmek’, 'yavaş ve rahat bir şekilde yürümek' anlamına geliyor. Ancak kelimenin muhtemel kaynağı Orta Çağ İngilizcesinde "düşünceye dalmak" anlamına gelen ‘santren’ kelimesiymiş!

Bir gün yattığı yerden ‘boş boş gezip düşüncelere dalan’ Oblomov’un peşine takılıp dizlerimin bağı çözülene kadar yürümek isterim doğrusu...

Bu yıl kaçırdım ama gelecek yıl 19 Haziran’da ‘Dünya Boş Boş Gezme Günü’nde en önde ben olacağım…