Kadının yeri ve önemi gibi bir konu açılsa hemen herkes, çocukluğundan beri kendine ezberletildiği üzere "Kadınlarımız kutsaldır" gibi beylik cümlelerinin arkasından gider ama uygulamaya gelindiğinde elde kalan koca bir sıfır! Önceki gün trenle Eskişehir'e giderken bu mantığın uzun bir süre daha normalize edilemeyeceğine dair inancım pekişti. Tren koltuklarımıza oturduk ve bir anons: "Beyefendiler ve hanımefendiler hızlı trene hoşgeldiniz." "Efendim", dedim içimden! Ne zaman anonslarda beyefendiler hanımefendilerin önüne geçti yahu? Dünyanın neresinde görülmüş bu bakış açısı? Belki Arap ülkelerinde olabilir, onlarda hiç toplu taşıma araçlarına binmedim. Zaten Türkçe anonsun hemen ardından bir yabancıya yaptırılan İngilizce anonsta "Ladies & Gentleman" diye başlayan bir gerçeklik söz konusuydu. Bu kadar basit bir detaya, inceliğe dikkat etmeyen, aklına bile gelmeyen mantalitenin hangi kadın haklarını, hangi kadına vereceğini düşünüyorsunuz? Bilmem, ben bulamadım da size soruyorum sevgili beyefendiler-hanımefendiler?
Avcılık kulübü olarak Soho House
Bu ara en çok karşılaştığım sorulardan biri: "Soho House üyeliği alacak mısın?" Her yerde görmeye alıştığımız insanları bir de orada görmek için para mı ödeyeceğim mantığıyla uzak durduğum Soho House'un herkesin hayalindeki kulüpmüş gibi davranılması biraz garip geliyor bana. Londra Soho House'da Jude Law'ı görmüşüm, İstanbul'dakinde en fazla kimi görüp eğlenebilirim Allah aşkına? Hava atmaya bayılan kitlenin "Biz de Soho House'ta bir yemek yedik oradan geliyoruz" diye cümle içinde kullanmaya başladığı mekân, açılış gecesindeki güzel ve yakışıklı yabancılardan oluşan kitlesi ile herkesin dilinde. Ama bu kitlenin meğer diğer ülkelerdeki üyelere uçak bileti gönderilerek ülkemize akması sağlanmış, haberimiz yok. Ama ilk gecenin oltasına takılan birkaç kadın ile tanıştım tabii. "Çok yakışıklı şirket yöneticileri vardı" derken ağızlarının suyunun akmasına engel olamıyordunuz. İnsanlar bu avlama işini becerebilirse çok yakında bir sürü Soho House evliliği görebileceğiz demektir. Gerçekten bazı şeylere oldukça açmışız!
Konuş ama kocan kadar!
Filmlerde ya da bazı kitaplarda kadınların evlilik sendromları hakkında biraz bilgim olmuştu. Tabii ki gündelik hayatta da bu kafada kadınlarla karşılaşmak mümkün. Ortada konuşulan konu her neredeyse onu güzel bir tornistan ile evliliğe getirmeyi başaran bu kadın türünden çok hoşlanmıyorum mesela. ‘Kocan Kadar Konuş' filmini izlediğim zaman o yüzden bu kadar fazla güldüm sanırım. Kızları evlensin diye psikolojik baskı uygulayan bir ailenin biricik evladını canlandıran Ezgi Mola'ya kelimenin tam anlamıyla bayıldım. Bazı sahnelerde enerjisini kaybetse de bütün filmi yükleyip götürdü. Nevra Serezli'nin harika bir anneanne olduğu film, hafta sonu romantik komedi ihtiyacınız için ideal. Yönetmen Kıvanç Baruönü filmden kopmadan eğlenceli saatler geçirmeniz için her şeyi düşünmüş.
IFW'de ilk hafta
Erkekler için tasarladıkları çok hoşuma giden Giray Sepin, benim de bu ara favorim olan kat kat giyinme modasını getiriyor. Kışın şort giymemizi istiyor ama alttan bir tayt ile olayı dengelemiş tabii ki. Modellerini stil bir manga görünümüne getiren Giray Sepin'in tasarımları başarılıydı. Benan Bal bu seneki "en kış" görünümlü koleksiyonun sahibiydi. Gerçek kürk kullanmadı ama koyun ve imitasyon kürkleriyle iyi bir koleksiyon çıkarmıştı. Paraşüt kumaşından yaptığı pantolonlar başarılıydı. Özlem Kaya 70'ler kadınını baz almış, kırmızı, yeşil ve siyah tonlarını bir güzel kullanmıştı. Mutlu hippie görünümündeki modelleri gayet iyiydi. Türk-Azeri ortaklığından doğan Affair markasının modelleri arasında Isha Blaaker ve Cavalli'nin yüzü Simon Adde, ayrıca dünya ünlü Türk boksör Çağan Atakan'ı görmek güzel oldu. Defilenin spor bölümü çok beğenildi ama şık tarza geçildiği zaman modeller biraz sırıttı. Mehtap Elaidi'nin tamamen kendini yenilediği tarzına bayıldım. Daha genç, daha dinamik tasarımları çok başarılıydı. Selim Baklacı bu sefer oldukça endüstriyel tasarımlar ortaya çıkarmıştı. Ortadan bölününce pantolon ve mont olarak kullanılan tulumlar hem pratik hem şıktı.