*SEBASTIAN'DAKİ akşamüstü partisinde Fransız DJ Giom'u dinlerken bir yandan da gece kulübü Çilek'in işletmecisi Ferhat Kalkan'la sohbete daldık. Pera'daki Çilek'in başarısını Bodrum'a taşımış, açılış partisinde deli eğlenmiş herkes. "Bodrum'da ses problemi yaşanıyor mu, nasıl çözüyorsunuz" diyecek oldum, "Hem Bodrum'a geliyorsun hem sesten şikayet ediyorsun, dinlenme tatili istiyorsan Ayvalık'a gitmelisin" dedi espriyle karışık. Hakikaten de Bodrum'a dinlenmeye gelmek zor. Özellikle de bu kadar iyi mekânlar varken.
*TEKTEÇİ Bebek'in terası havaların ısınmasıyla birlikte yine aradığımız tada kavuştu. Bebek'in ortasında, birkaç basamak çıkarak ulaştığınız teras, akşamüstü arkadaşlarınızla oturup saatlerce sohbet edebileceğiniz bir yapıya sahip. Bay Tektekçi Berti Palanbo ile konuşurken mekâna akşam üstü gelip bir şeyler atıştırmanın ya da sabah kahvaltıyı bu manzarada yapmanın güzelliklerinden bahsettik. Çünkü Bebek'te teras bulmak dünyanın en zor şeyi. Olanları da iyi belleyip keyfini çıkarmak gerekiyor.
*ONE Love Festival tarihinin en iyi line up'ıyla karşımıza çıkmışken gidip hakkını verdik tabii ki. Life Park yine karşımıza en iyi festival alanı olarak çıkarken katılımın bu kadar fazla olacağı beklenmiyordu sanırım, önceki senelere göre daha küçük bir alanda metrekareye beş kişi düşer şekilde eğlenmek zorunda kaldık. Dans arenası Into The Woods o kadar iyi müzik sundu ki bize James Blake sahneye çıktığında acaba gitmesek mi diye içimizden geçirdik. Cumartesi gecesinin en iyi performansı kapanışı yapan Hot Chip'inki oldu. Festivalin en iyi yanı da birbirinden güzel gençlerin buluşma alanı olmasıydı. Her yerde görmemiz gereken özgür beyinleri bir tek festivallerde görünce mutlu oluyoruz tabi.
Ömür uzatan Mufla
YALIKAVAK'A en son 2014'ün başında gitmiş biri olarak bu seneki değişimine inanamadım. Küçük bir şehir haline gelmiş artık Yalıkavak. Birbiri ardına mekânlar açılırken sahilde balıkçıların sırasına kurulan Mufla yemekleriyle beni mest etti. Zeytinyağlıları o kadar iyiydi ki bölüşürüz diye birer adet söylediğimiz şeylerden birer porsiyon almak zorunda kaldık. Mekânın şefi Devran Karaalp Culinery Istanbul Institude'da ders verecek kadar iyi bir bilgiye sahip olduğu için elinin tadına bayıldık. Özellikle vişneli beyaz fasulyeden ve siyah havyarlı patatesi tatmanız gerekir. Karamelize edilmiş tereyağı da bizim masada çok ilgi çekti. Ana yemek olarak sunulan buğday risotto'lu karidesi de fazlasıyla başarılı. Mekânın her şeyleri Didem Özgen ve Ergun Yıldız kendi ağız tatlarını Mufla'ya eklemeye karar verip annelerinden bazı tarifleri alarak şefle paylaşmışlar. Mesela panna cotta üzerine irmik helvası koyarak harika bir füzyon yakalamışlar. Bu yüzden tatlıya yer bırakmanız şart. Ben biraz geç kaldığım için yakalayamadım ama Mufla'da güneşi batırırken kokteyl içmek bir harika oluyormuş.
Maldiv kumu
ÖNCEKİ haftalarda Savaş Özbey köşesinde "Bodrum'daki beach club'lara taşımaktan Maldivlerde kum bırakmadılar" diye bir şey yazınca çok gülmüştüm. Konuyla dalga geçmekte haklı aslında, bu ara beach club hazırlıyorsan kumunu da Maldivler'den getirmek zorundasın gibi bir izlenim oluştu piyasada. Maldiv kumuyla bezenmiş Sebastian'daydım hafta sonu. Hakikaten bakmaya doyamayacağınız bir görüntü elde edilmiş bu kumlar sayesinde. Görselliği kadar beni cezbeden yönünü söylemem gerekirse hiçbir yere yapışmıyor olması. Plajdaki hanımların büyük bir derdi de çözülmüş oldu.