Türkiye'de pop müzik denince artık ilgi alanımdan çıkmış bir sayfadan bahsediyormuşuz gibi oluyor. Yani son üç-dört senedir o kadar kötü şeyler dinledi ki bu kulaklar, iyi ve yeni bir şey dinlemeye dair umudu neredeyse kalmadı. Tabii bazıları için hâlâ Türk popu “Kliplerinde 18 yaşında gibi davranmayı Gülben Ergen mi daha iyi becermiş yoksa Demet Akalın mı?” sorusu arasında gidip gelirken, en son Simge’nin ‘Mış Mış’ında kalan pop müziği dosyamı hafta sonu Esin Övet’in yazdıklarıyla yenileyeyim dedim. Buray çıkmış son dönemde, herkes onu dinliyormuş. 1990’lar Kenan Doğulu’su ile ilk albümü çıkardığı dönemdeki Yalın’ın hassasiyetini içeren albüm, kadınlara özlediği duyguları veriyor olmalı. 90’lar duygusallığı 90’larda kalsın diyerek uzaklaşıyorum olay yerinden. Sonra Güliz Ayla varmış, şarkıların tarzı aynı Sıla’ymış. ‘Olmazsan Olmaz’da izlediğim genç kıza bayıldım. Makyajsız, saçı başı dağınık Selah Sue havaları tatlı olmuş. Ama şarkıları dinlemem sanırım, o kadar derine inmeyeyim. Sonra Röya ft Ozan Çolakoğlu’ndan ‘Kesin Bilgi’ diye bir klip izledim. “Kesin Bilgi yayılsın” diyen sözlerdeki Gülşen’e rağmen anlayamadım bu prodüksiyonu. Sonra “Murat Boz’u hoplatan güzel” ya da benzeri bir cümleyle pazarlaması yapılan Melis Kar’ın ‘Yerin de Dolmuyor ki’ şarkısı. Melis’in kıvrımları / kıvrılmaları gayet yerinde de ortadaki şarkı çok tanıdık. Rastgele açtığınız radyoda ilk karşınıza çıkan şarkılardan biri izlenimi veriyor. Bir kez daha dinler misiniz emin olamıyorsunuz.




Türk popu niye öldü?




Önceki hafta Özgür Aras telefonuma bir mesaj attı: “Türk popu öldü, artık herkes yabancı dinliyor bu konuda ne düşünüyorsun?” Ben de fırsat bu fırsat Türk popunun ölmediğini, sürekli aynı şeyler üreterek insanları bıktıran isimlerin bizzat kendisini öldürdüğünü anlattım. Aynı malzemeden kaç çeşit çorba çıkarabilirsin ki, zaman içinde baydı bu tip şarkılar. Bu açıklamayı ne için yaptığımı da bilmiyordum ama sonradan öğrendim ki Özgür’ün yeni kulübü içinmiş meğer. “% 100 yabancı müzik” sloganıyla aramıza katılan Zbank, Harbiye’ye açılan yeni kulüpler arasındaki yerini alıyor. Bu çarşamba açılacak olan kulüp Super- Fabric’in hemen yanına kurulmuş.




Çığlık komedisi




‘American Horror Story’nin ekranlarda kazandığı gerilimli başarı, gençlik dizilerini bile etkiledi. Şu an sağlam reyting alarak hakkında en fazla konuşturan gençlik dizilerinin başında gelen ‘Scream Queens’, tam


da bu anlayışın ürünü. ‘Glee’nin yaratıcılarından Ian Brennan’ın parmağı olan dizi kampüsteki katili bulana dek oynayan herkesin öldürüldüğü klasik yapılı bir konuya sahip olsa da, dizideki absürtlükler olaya bağlanmanıza ve her bölümde daha fazla eğlenmenize sebep oluyor. Kara komedinin gençlik dizilerine sıçraması çok iyi oldu, en azından benim için. ‘Gossip Girl’ün sadece tasarım giyen kızları, Wes Craven’ın ‘Çığlık’ (Scream) filmini çeker gibi olmuş ama eğleniyorsunuz.




Yeşilçam ruhu




Bu ara konuşulan bir diğer konu da Türk dizilerinin Yeşilçam kokulu bir şekilde ilerlemesi. Konular, entrikalar hep aynı tarzda. “Burada yapılmışı var, neden Amerika’yı baştan keşfedelim ki” diyenler haklı tabii. Kendini yormaya ne gerek var? Bir de Türk insanının duygusunu en iyi veren filmler onlar, yararlanmamak olmaz. İşte bir Yeşilçam tadı da sinemadan. Bu hafta vizyona girecek olan ‘Takım’ filmi, mahallelerindeki halı saha yıkılıp yerine apartmanlar dikilmesin diye uğraşan mahallelinin hayatından bir kesit. Fırat Tanış fedakâr ağabey rolünde içinizi dağlarken Yağız Can Konyalı’nın oyunculuğunu seveceksiniz. Yönetmen Emre Şahin özellikle oyunculuklar üzerine titremiş sanırım, ortam bozan yan rollere rastlamıyorsunuz. Filmin adı ‘Takım’ olunca bol bol futbol içeriyor olması konusunda bir uyarı yapmama gerek yok sanırım.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR