Kalk İstiklal'de bomba patlamış" diye dürtülerek uyandırıldım cumartesi sabahı. Açtım telefonumu, beni merak eden ailemi cevaplamaya çalıştım. Bir yandan da haberleri takip edip olayı anlamaya çalışıyorum. Nüfus kaydında bile Beyoğlu yazan sıkı bir bölge sakiniyim. O gün olan en çok bize oldu. Sürekli haberlerde karşılaştığımız terör, her gün yürüdüğümüz yollara indi. Her gün yürüdüğümüz yollara kan bulaştı. Birçok kişi bu olaydan sonra terörün sadece Doğu'da baş gösteren bir sorun olmadığını, artık her yere yayıldığını, aynı ülkede yaşıyorsak Doğu'dan Batı'ya aynı sorunla karşı karşıya olduğumuzu görmüş oldu. Çözüm olarak bir hafta sonunu evde geçirmeyi uygun gördük ama bundan sonra ne olacağı merak konusu. "Korkmuyoruz" diyenlere gıpta ile bakıyorum açıkçası. Korkuyorum ben, korkmamak için tek bir sebep dahi bulamıyorum. Dayanıklı bir organizma haline geldiğimiz için bir süre sonra bu olaya da alışacağımızı biliyorum ama yine de korkuyorum. Hem de korkunun ecele faydası yok deyimini bile bile...




Git / gitme


Şimdi bir süre "İstiklal'e gitmeyin" propagandası yapılacak. İptal olan derbinin ardından maçlara gitmeyin propagandası da başlar. Oraya gitme, buraya gitme demeyi çözüm olarak görenlerin yanı sıra ruh halini açıkladığında "Git o zaman bu ülkeden" deme hakkını kendinde gören densizlerin sayısı da hiç fena sayılmaz. Herkesin vatan sevgisi aynı yönde olmak zorunda değil, herkesin anlayışı başka. Ama bu korku günlerinde bile birbirimize anlayış gösteremiyor oluşumuz çok şey açıklıyor aslında. Kendi fikirlerini herkesinkinden üstün gören bir topluluğumuz var, orası kesin. Sesleri herkesten çok çıktığı için kendilerini en doğru zannediyorlar ama çığırtkanlık yapmak söylediklerinin doğru olduğunu ispatlamaz. Sakin sakin konuşarak da anlaşabiliyor insanlar. Hiç aklınıza gelir miydi?



Emel yerçekimine yenilmiş




Emel Müftüoğlu, katı RTÜK kurallarını övdüğü röportajıyla gündeme geldi pazar günü. Arada bir Sezen Aksu konserlerinde görüp özlediğimi fark ettiğim şarkıcının bu yönde geri dönüşü Emel dosyasını açmadan kapamamız gerektiğini anlattı bana. Yeni albümüne karşı merakım bu röportajla sıfırlandı. Evde oturduğu dönemde her fırsatta gündeme gelmeye çalışan Niran Ünsal'a özendi herhalde. "İyi kötü benim de bir geçmişim var, halkın namus bekçiliğine soyunursam belki yeniden yeşillenir her şey" diye düşünmüş olmalı ki Rihanna'nın elindeki sigaranın çocukları etkileyeceğini söylüyor. Birinci planı kariyer anlamında Niran'ın izinden gitmek olabilir. İkinci ihtimal ise korkarım Emel yer çekimine karşı daha fazla direnmek istemiyor. "Evet bizim kuşak daha özgürdü" diye iç geçirerek gençliğini anarken, şimdiki çocukların kendileri gibi özgürlük duygusunu tatmalarını istemiyor. Kliplerdeki sigaraya takmış ama dizilerdeki şiddet, küçücük çocukların evlendirilmesi falan çok da önemli değil. Zamanında kliplerinde cesurca eşcinsel temalara yer veren koskoca Emel klasik bir babaanneye dönüşmüş olabilir mi gerçekten? Eğer öyleyse salonda uyuyakalma git yerine yat Emel, bizim taze ve özgür fikirlere ihtiyacımız var, yer açılsın...

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR