X

Dünyanın en büyük –pardon en güzel- poposuna sahip olduğu için ünlenen Kim Kardashian'ın hayatı, bu ara aksiyon filmlerini aratmıyor. Geçen hafta ünlülerin tacizcisi (bu nasıl bir meslekse) Vitalii Sediuk'un poposuna düzenlediği saldırıyı atlatan magazin yıldızı, şimdi de kendisini polis olarak tanıtan soyguncuların kurbanı olmuş. Kardashian'ın basın sözcüsü Ina Treciokas'ın söylediğine göre kendini polis memuru olarak tanıtan iki kişi, Kardashian'ın odasına dalıp değerli mücevherlerinin hepsini çalmış. Kalçalarla kazanılan mücevherler toz olup uçmuş anlayacağınız. Tabii parasal kayıp bir hayli fazladır ama dünyanın dört bir yanındaki gazetelerin Kim Kardashian'ın odasının soyulması haberiyle çıktığını düşünürseniz paranın satın alamayacağı bir tanıtım malzemesi görürsünüz ortada. Şirketlerinin geliriyle Forbes Dergisi'nin en çok kazananlar listesinde hatırı sayılır bir yer işgal eden Kardashian, hırsızlığı bile PR malzemesine çevirdi. Ona sadece kalçadan ibaret diyenler utansın, bakın aslında kadın çok akıllı.

 

 

 

Proteinsiz Kerem Bursin

 

 

 

Dizi dünyasındaki kıyasıya rekabet yeni sezonda da tam gaz sürerken, dizisinden önce kaslarını ortaya seren Kerem Bursin, yeni sezona hazır gözüküyor. Cengiz Semercioğlu'nun röportajında kaslarının protein tozu değil alın teri olduğu açıklaması yaptı genç oyuncu. Bir açıklamaya baktım bir de fotoğraftaki kaslara! Bursin o kasları sentezlemek için protein tozu kullanmıyorsa günde ortalama 6 tavuk, bir o kadar da kırmızı et yiyordur herhalde. Her gün bu kadar etçil beslenmek akıllara zarar. Bu yüzden genç oyuncu bu açıklamasıyla her yeri estetik olduğu halde "Bir tek burnumun ucunda operasyon var" diyen manken kızlarımız kategorisine giriverdi gözümde. "Çok abartmadan protein tozu da içiyorum tabii, her gün o kadar eti nasıl yiyeyim" açıklaması çok mu zor?

 

 

 

Klasik bir Cirque du Soleil

 

 

 

CIRQUE du Soleil'in ‘Verekai'ni izleyip salondan dışarı çıkarken bir yandan da konuşmaları dinliyordum. "Cirque du Soleil bu mu yani, vakit kaybıymış" dedi bir bey hanımına. Hemen her konser turundaki gibi eksik ekipmanla sahneye çıkmışlar mıdır bilmiyorum ama yapım tarihinin 2002 olmasından dolayı hissedilir derecede eski bir şov izledik. Tamam yeni tarihli şovların New York ya da Las Vegas'tan çıkması zor oluyor, bizim civara daha eski yapımlar geliyor. Bu nedenle İstanbul'da izlediğiniz gösteriler aslında klasik görevi gören, o gözle bakılması gereken oyunlar. Ama günümüz gösterilerine göre hiç de heyecanlı değiller açıkçası. İnsanlara "Cirque du Soleil bu muymuş" dedirtmemek için klasik şovlardan biri olduğu vurgulamak lazım sanki.

 

 

 

Olan-biten

 

 

 

Cuma akşamı Hayal Kahvesi sezon açılışını Gripin konseriyle gerçekleştirdi. Gecenin ev sahipliğini yapan Güray Gürsel (@brusvilis) her pazar Beyoğlu Hayal Kahvesi'nde ‘Sen Öyle Sunday' adı altında geceler düzenleyecekmiş. Pazar gününü evde geçirmekten hoşlanmayanlar için iyi fırsat.

 

 

 

Dior, Marc Jacobs, Fendi, Carrera gibi efsane gözlük firmalarını bünyesinde toplayan Safilo Group'un CEO'su Luisa Delgado, Venedik Sarayı'nda bir kahvaltı verdi. Dergilerde ve gazetelerde çalışan moda bilirkişilerinin bulunduğu davette yeni sezonda ortalıkta göreceğimiz gözlük modellerini öğrenmiş olduk.

 

 

 

Emek Sineması'nın içi Grand Pera Emek Sahnesi adı altında hizmetine başladı. Eski bina restore edilince Emek'in büyülü ambiyansı daha bir ortaya çıkmış doğrusu. Cumartesi günü İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nin sezon açılışı yapıldı. Orkestra yönetmenliğini Roberto Gianola'nın yaptığı konserde klasikleşmiş eserler sergilendi. Sezon boyu Emek Sahnesi'ne yolumuz sık sık düşecek galiba.