Prag'da yaşayan bir arkadaşım "Sen hiç İstanbul'da underground partiye gittin mi?" diye gaz verdi geçenlerde. Yani ilk gençliğimde Urban Bug geceleri düzenlenirdi, H2O Festivali vs. Godet, Milk, 7th House süper yerlerdi, oradaki gecelere underground diyebilirim sanırım. Sonra elektronik müziği de ortamcı-piyasacı gençlik ele geçirince bize gidecek yer kalmadı. Hani nasıl rahmeti Reina'yı hiçbir zaman eğlenmek için tercih etmediysem, şimdiki gece kulüplerine de sırf elektronik müzik çalıyorlar diye gidecek halim yok. Zaten underground eğlence böyle bir şey değil! Soruyu Berlin'deyken aldığım için, çözüm için önerilen Prag gecelerine bir buçuk saat uzaklıkta olduğumu fark edip aldım biletimi. Berlin gece hayatını biliyorum, bana ağır geliyor, uzun süre dayanamıyorum. Peki ya Prag, orada neler döndüğünü öğrenmem gerekiyordu tabii. Prag'a gidenler bilir, yürüyerek dolaşılabilecek küçük şehirlerdendir. Bu yüzden partiye gitmek üzere taksiye binip, yaklaşık 20 dakika mesafeye gidince ‘Herhalde Polonya'ya geçiyoruz' diye düşündüm. Ama hayır, Prag'ın biraz dışında, terk edilmiş bir hangara geldik. Dışarıda hava eksilere vardığından bir an önce içeri girmek istedik tabii. Kapıdaki uzun sırayı atlatıp içerideki heyecana katılmadan önce ‘Paltolarımızı koyabileceğimiz bir vestiyer vardır umarım' diye düşünürken bir de baktık ki ısıtma olmadığı için içerisi dışarıdan daha soğuk neredeyse! Hangar dev bir paravanla ikiye bölünmüş, bir tarafta DJ ve ahalisi, diğer tarafta sanat eserleri ve bar. İçeceğini alıp Stanko Sequens grubunun düzenlediği sergiyi geziyorsun ilk önce. Gecenin ikisinde Çek sanatçı Jan Zdvorak'ın eserlerine bakıp yorum yapıyordu Praglı gençler. Ardından Alman tekno prodüktörü Recondite'ın başı çektiği DJ'lerin arasında kayboluyorlar tabii. O gece tanıştığım birine soğukla nasıl baş ettiklerini sorduğumda aldığım cevap tatmin ediciydi: "Donmamak için dans ediyoruz!"
Komiks çocukları
Komiks, Prag'ın en ünlü partici çocuklarının ortaya çıkardığı oluşumun ismi. Belirli bir mekânları yok ama genelde ayda bir kere parti veriyorlar. Hem de mevcut mekânlarda değil, kendileri yaratıyorlar parti mekânlarını. Kullanılmayan bir fabrikada, ormanda, göl kenarında ya da çadır alanlarında... Sadece müzik vermiyorlar konuklarına, sanat da partilerin vazgeçilmezi. Dünyanın dört bir yanından getirilen video sanatçıları da DJ performanslarına eşlik ediyor. Müziği dinlediğiniz kadar izliyorsunuz da. Geçen ay Babylon'da bir konsere eşlik eden Orkhan Mammad, bu sefer de Prag'da gösteri yapıyordu. Grubun yeni aktivitesi ise 24 Mart'ta nehrin üzerinde minik bir adada yapılacak.
Prag'da olan biten
*Prag gençliği özel parti kovaladığı için bir gece kulübünün müdavimi olma anlayışı yok aslında. Gençlerin buluşma noktası Groove adında bir kokteyl bar. Çarşamba-pazar arası DJ müziğine yer veren mekân şehrin en iyi piyasasına sahip.
*Genelde et ağırlıklı mönülere sahip restoranlarından sıkılırsanız, Prag 10'da yer alan Plevel Vegan Restoranı tam size göre. Yediğim BBQ tofu aynen biftek görünümünde ve tadındaydı.
*Turistik geziyi bir an önce halledip Prag 5'e geçmeniz lazım. Yabancıların ve hipster gençliğin hâkim olduğu, yerlilerin takıldığı yerlerin hepsi burada.
*Merkezin biraz dışında olsa da tramvay aracılığıyla çok kolay gidilen sanat merkezi MeetFactory, gündüz bir sanat galerisi olarak iş yapsa da akşamları çılgın partilere imza atıyor. Prag'da görülmesi gereken yerlerden sadece biri.
Şehre La La Land gelmiş
Prag dönüşü soluğu Zorlu PSM'de aldım desem yeridir. Stephen Sonheim ve Leonard Bernstein'in şarkıları ile bezeli ‘Batı Yakasının Hikâyesi', 1957'lerden günümüze kalan bir oyun olduğu için ‘Biraz ağır mı gelir acaba' diye düşünmüştüm. Ama tam da ‘La La Land' modasıyla müzikal aşkımız göğe fırlamışken ne güzel bir buluşma oldu. Çok güzel bir aşk resmedildi bütün oyun boyunca. Sahne düzeni ve kullanılan renkler içimizi açtı, mutlu hissettirdi... "Dünyada neler yapıyorlar azizim, sahne sanatının geldiği noktaya bakar mısın" temalı konuşmalara vesile oldu ... 18 Mart'a kadar İstanbul'dalar, bir yerinden yakalayın.