Ayrıntılarını aşağıda vereceğim Rıza Kocaoğlu’nun oyununa gelen Kıvanç Tatlıtuğ’un o gece yaşadıklarını görünce işinin ne kadar zor olduğunu anladım. Yakın arkadaşlarından birinin sahne performansını izlemek gibi basit bir isteği vardı aslında ama rahat bırakılmadı tabii ki. Bir kere performans yılın en soğuk gecelerinden birinde yapıldığı için ortalıkta insan görmek zorken, Kıvanç’ın geldiğinden sonraki 5 dakika içinde salonun önü paparazzilerle doldu. Hadi onları atlattı diyelim bu sefer içerideki bakışlardan nasibini aldı. Hem de konuklar oyuncu, manken, gazeteci soyundan kendi çapında ünlü kişiler olmasına rağmen herkesin gözü ondaydı, garsonlar da dahil! Salonda bir uğultu var ama kulak kabartsanız herkes ondan bahsediyor. “Ne kadar zayıfmış”çılarla “Ne kadar güzelmiş”çiler arasında tartışmalar Rıza’nın oyunu başlayana kadar sürdü. Göz hapsine alınmış Kıvanç’ın işi ne kadar zor diye düşünürken bir de ertesi gün gazetelerde aynı mekândaki Meltem Cumbul’la karşılaşmamak için köşe kapmaca oynadığı yazılınca iyice sıkıcı olmuştur durum. Meraklısı için söyleyeyim, içeride hiç de öyle anlar yaşanmadı, birbirlerini gördüklerini bile sanmıyorum. Hem görseler ne olacak ikisinin sevgili olduğunu gazeteler yazmasa hatırlar mıydık?




Sanatsal bölünmeler




Çarşamba akşamı Borusan Oto Dolmabahçe’de Rıza Kocaoğlu’nun oyununa gittim. Daha doğrusu tiyatro oyunu diye gittiğim performans, Behzat Ç.’nin senaristinin son eseri Hikayem Paramparça’nın sahnede serbest stil yorumlanması olarak çıkınca biraz bocaladım. Havalı bir şekilde “serbest stil yorumlama” dediğime bakmayın, bildiğiniz okuma seansı. Rıza Kocaoğlu elindeki teksti bir güzel okudu bize ve bu sırada da müzisyen Ömer Sarıgedik canlı müzik yaptı. Çıkışta Ankaralı bir arkadaşımız, sanırım Behzat Ç.’ye de bayıldığı için oyuna da bayılırken biz İstanbullular olaya biraz Fransız kaldık. Rıza süper bir oyuncu olduğundan gözlerim bir iki mimik, el hareketi, iç geçiriş bekledi ama konsept gereği sadece bizi hiç sarmayan bir hikâyeyi dinlemiş olduk.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR