Kitabım Hayvan piyasaya çıktığından beri verdiğim röportajların hepsinde kadın-erkek ilişkilerine de bir el atıyoruz kesinlikle. Bana soruyorlar, yanlış olan ne diye. Benim de genel olarak verdiğim cevap aynı aslında; Erkekler biraz daha özgür olmak isterken kadınlar hemen yuva kurma moduna geçiyor! Biliyorum, ortada hormonsal bir gerçek var ama yine de bu durum bir ay içinde hayatınızın erkeğini bulduğunuzu zannedip, harekete geçmeniz için yeterli bir sebep değil. Ben daha sağlıklı ilişkiler kurulması için aradaki mesafeyi korumakta yarar var diye düşünürken kadınlar arasındaki yeni trendi öğrenip şok oluyorum. Kadınların birçoğu hızlı bir şekilde yuva kurup evlenmelerini proje haline getirmiş bile. Amaç en uygun baba adayını bulup ondan çocuk yapmak. Sonra da bir çırpıda ayrılıp çocuğa tek başına bakmak. Teoride sağlam bir fikir gibi algılansa bile kadınların arada kalan çocuğu hiç hesaba katmadan hareket etmesi beni biraz gerdi. belki planı çocuğun pek de bir şey algılamadığı 2-3 yaşında yürürlülüğe koymak niyetinde olabilirler ama yine de babasız büyütülen ya da anne-baba arasında kalan bir çocuğun ne kadar sağlıklı bir birey olacağı konusu düşündürüyor beni. Tamam, ilgisiz bir babanın yerine her şeyle ilgilenen anne konuyu çözebilir ama günümüz şartlarında anneler bile ne kadar ilgili, onu bir tartmak lazım. Hormonal artışın yaptığı "hadi evlen artık" baskısını da anlamaya çalışıyorum tabii ama hiçbiri de mutsuz çocuklar dünyaya getirmek için yeterli gelmiyor bana.
Muhteşem dönem
Bu dönemde kendinize yapabileceğiniz en güzel iyiliklerden biri hafta sonu vaktinizi ayarlayıp Muhteşem Gatsby'i izlemek olabilir.
1920'lerde geçen bir filmin bu kadar estetik olması o dönemlere karşı ilgimi arttırdı doğrusu. Erkeklerin şıklığını bir kenara atarsak kadınlar hiçbir zaman o dönemdeki kadar zarif olmamışlar herhalde. Filmle birlikte birçok marka da kendi özel tasarımlarını ortaya sunarak kendi çapımızda Gatsby'cilik oynamamızı sağlıyor. Tiffany & Co'nun özel üretim erkek yüzükleri bunlardan sadece biri. Film boyunca Leonardo DiCaprio'nun serçe parmağında göreceğiniz yüzük, erkekler arasında bir fenomen haline gelirse şaşırmam.
Ebruli Pilates
Bir program çekimi için Ebru Şallı'nın stüdyosuna gidip onunla pilates yaptığımdan beri kendisinin hastasıyım. İş konusundaki başarısı zaten takdire şayan, o konuya girmiyorum ama onun kamera kayıda başladığında değişmeyen insanlardan olduğunu keşfetmek güzel olmuştu. Bu aralar Ebru yine favorim, çünkü mayo giyme aylarına iyice yaklaştığımız şu dönemde "21 günde yağlarınızdan kurtulun" başlığı altında çıkarttığı DVD'si sürekli takibimde. Evet evde bu hareketleri yapmak biraz zor ama Ebru'nun ekrandan yansıttığı hoş sohbeti kafanızı dağıtıyor.
Koray'ın yenisi
Koray'ın sesiyle garip bir ilişkimiz var. Etkileyici erkek sesi konusunda pek kısır olan ülkemizde o sesle ne yapsa dinleyeceğim isimlerden bir tanesi. O gidince koca grup Kargo bile yok oldu biliyorsunuz. Yeni albümünde de kendi sevdiği, kendi bildiği tarzda ilerlemiş. Melis Danişmend'le düetlediği Yeni Bir Gün ve Akreple Yelkovan sevdiğim şarkılardan oldu. Albüm kartonetinde baştan aşağı çizimlerine yer verilen ressam Melis Binay'ın işlerine rastlamak da çok iyi oldu. Albümün değeri daha da artmış.
Konser bombardımanı
Hangi birine gideceğimizi cidden şaşırdığımız Vodafone İstanbul Calling günlerinden önce Babylon Lounge'da bir davet verildi. Ev sahipliğini Çizenbayan Elif Tanverdi ve Koray Caner'in üstlendiği gecede ana konu tabii ki İstanbul Calling'de hangi konserlerin izleneceğiydi. Festivalin başlangıcı 30 Mayıs'ta Rihanna'yla yapılıyor. Merakla beklediklerim ise 30 Second to Mars, Basement Jaxx, The XX ve Placebo.