Tatilimi Avrupa'da gezinmeye adamıştım da geçtiğimiz cumartesi Amsterdam ayağında gaylerin onur yürüyüşüne denk gelince çok iyi oldu. İlk önce "Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden bütün gayler akar herhalde" diye düşünmüştüm ama konu benim düşündüğümün çok ilerisine geçmiş aslında haberim yok. 'Gay pride' için şehirdeki hazırlıkları görmeniz gerekirdi. Üstelik olaya hazırlananlar sadece gay değildi. Konu Amsterdamlılar için de eğlence odaklı bir kutlama günü temeline indiği için cinsel seçimi ne yönde olursa olsun herkesin bu büyük eğlencede parmağı vardı. Kanal boyunca yapılan geçişleri izleyebilmek için insanların birbirini ezmeden, nazik bir şekilde olayı görmeye çalışmaları bile çok güzeldi doğrusu. Bazı sokakları trafiğe kapamışlar, dev parti alanları haline dönüştürmüşlerdi. Kanal kenarındaki o daracık sokaklarda bile sıkışmadık hiç. Sokaklarda eğlenirken yanınızdan masal kahramanlarından birinin kılığında dolaşan bir Amsterdamlıyla karşılaşmak en rutin hallerden biri olmuştu. Bütün şehir halkının kafasında "Bugün eğlenmeliyiz" düşüncesinin geçtiğine o kadar eminim ki. Haftasonu partileri sokaklara taşmış, meydanlar eğlence doluyken hiçbir tartışma ya da taciz suçlaması havalarda uçmadı. Her şeyi bırakın, galiba bu barış hali beni benden aldı Amsterdam'da. Neden kavga çıkmadı derseniz tüm şehir bugünün 'gay pride' olduğunu kabul etmiş ve eğlenceye katılmıştı. 70'lerindeki çiftler, torunları, komşuları herkes oradaydı. Kendi aralarında azınlıkların eğlenceli bir gününü kutluyorlardı. Hatta neredeyse resmi bir kutlama bile diyebilirim, çünkü bütün şehir birlikte hareket ediyor gibi geldi bana. O gün bu birlik gayler içindi belki ama yarın başka bir azınlık için kolaylıkla toplanabilirler. Aynı bizdeki gibi demeyi çok istiyorum ve çok kısa bir süre içinde de diyebilmeyi umut ediyorum.
Lüks hayatı
Amsterdam şehrin dışına çıkıldıkça evlerin büyüdüğü, İnsanların şıklaştığı, başka bir aleme geçiliyor. Vandel Park'ın ötesine geçmediyseniz, orada da bir hayat olduğunu söylemem gerekir. Lüks mahalleleri de gezmek gerekiyormuş, bu gidişimde anladım. Ama her ne kadar evler büyüyor desem de İstanbul'daki bahçeli ve balkonlu hayat onlar için bir lüks. Çoğu giriş katı kaldırıma şezlonglar atıp güneşlenme çabalarına girmişti. Benim komiğime gitse de "Demokraside çare tükenmez" sözünün doğruluğu yansıdı gözüme.
Kediler yerine ördekler
Her yurtdışı tatilimde İstanbul'un en çok sokaklarını özlememin en büyük nedeni kedileri köpekleri olsa gerek. Amsterdam'da bir iki evin camında kedi görüp sevinç çığlıkları attım. Ama yine de kanallardaki ördek aileleri bu özlemimi biraz giderdi. Farklı bir şehirde olsanızda tanıdık simalarla karşılaşmak çok güzel. Daha da güzeli de Amsterdam'daki sokak hayvanlarının korkusuz, huzur içinde büyümesi.