Meryem Uzerli'nin Elle Dergisi'ne verdiği röportaj çok iyiydi. Figür olarak özlediğimiz genç kadının fotoğraflarını bile görmek içimi açtı. Röportajın bir bölümünde Bebek'te yanına gelen bir gencin "Ben de oyuncu olmak istiyorum, nasıl sizin kadar ünlü olabilirim" dediği anısından bahsetmiş Uzerli. Genç kıza "Ben ünlü değil, oyuncu olmayı istedim, sana ünlü olma konusunda yardım edemem" özetli bir cevap vermiş vermesine ama o genç olayı kavrayabilmiş mi bilemiyorum. Gençlerimizin gelecek kaygılarının özeti bu konu aslında. Hangi işi yapıp mutlu olurum diye düşünecek vakitleri bile yok belki de. Onlar da konuya direkt bir hedefle girip en tepeye çıkma odağıyla yaşıyorlar. Zaman zaman 20'liklerle yaptığım sohbetlerde gelecek konusu açıldığında gelen cevapların çoğu "Zengin olmak istiyorum. Daha edepli cevap verip "Genel müdür olmak istiyorum" diyenler de var ama kafadan geçenler aynı; bir şekilde fazlasıyla para kazanmak. O parayı nasıl kazanabilirim, kazandığım yol beni uzun vadede mutlu eder mi diye düşünen yok. Çünkü ne okullarda ne ailelerde çocuğuma hangi meslek huzur vadedecekse ona göre destekleyeyim kafası yok. Bir yere girsin de geleceğini garantiye alsın düşüncesi hakim sadece. Mutlu olup olmaması kimin umurunda? Tek tek meslek gruplarını ele alıp kötü taraflarını ortaya çıkarmayı çok isterdim aslında ama işimi ilgilendiren kısmını söylemem gerekirse bu ünlü olma hadisesi ciddi anlamda psikolojiyi bozan bir şey! Öyle iki saat şarkı söyledim cukkaları cebe indirdim tarafı buz dağının görünen yüzü. Görünmeyen tarafında ise sık yaşanan ağlama krizleri, stresin dibi ve tüm vücudu saran kibir etkili beğenilme arzusu var. Tamam, para kazanıyorsunuz ama psikolojik olarak yıpranma katsayınız tavanı buluyor. Yaşadığınız hayattan mutlu musunuz sorusunu yönelteceğimiz ünlülerden yüzde kaçı dobra bir şekilde cevap verir tahmin bile edemiyorum.
Pucca ayıbı
Murat Boz ve Büşra Pekin'in oynadığı ‘Hadi İnşallah' filminin fragmanına bayıldım. Sürekli milleti ağlatma odaklı, buram buram ajitasyon kokan Türk filmlerinden öyle fenalık geldi ki, ‘Hadi İnşallah' farklı tarzıyla gönlümü fethetti. Murat Boz artık öyle bir konuma geldi ki, sıkıcı ötesi senaryoya sahip bir festival filminde bile oynasa hatırı sayılır bir gişesi olur. O kadar değerli şu anda. Büşra Pekin deseniz romantik komedi için harika seçim. Kendisini bayılarak izleyip bir hayli gülüyoruz. Pucca'nın kitaplarını okuyanlar bilecektir, karaktere çok uygun. Pucca demişken ‘Hadi İnşallah'ın onun kitabından senaryolaştığı biliniyordur herhalde. Gazetelerde filmin reklamı yapılırken bangır bangır Pucca'nın uyarlaması olduğu belirtilmiş, adı üzerinden reklam yapılmıştı. Ama fragmanda böyle bir bilgi yok. Pucca'nın değerinden filmin yapımcılarının haberi yok galiba. Böyle fırsat kaçırılır mı? Ayrıca daha film senaryo aşamasındayken onun kitabının uyarlaması olarak filmi pazarlıyorken, iş bitip Murat Boz'lu görüntüler ele geçince Pucca'ya yer verilmemesi biraz ayıp olmamış mı?
3D uzantılar
Bizim dizilerde ve filmlerde öpüşme sahneleri hâlâ dert olsun, sevişme sahnelerinde araya yastık koyulsun, bu arada "Atı alan Üsküdar'ı geçmiş" hesabı, Holywood sanat için soyunmaya devam ediyor! En son David Fincher'ın yönettiği ‘Gone Girl' isimli filmi vizyona girmeden başrol oyuncusu Ben Affleck filmdeki çırılçıplak görüntüleri için bir röportaj vermiş. Film daha senaryo aşamasındayken yönetmenin "bel altı" görüntülerinin ne kadar önemli olduğuna dair açıklama yaptığını, bu yüzden çekimlere hazırlıklı gittiğini söyleyen Affleck, konuyla ilgili "Ama filmin 3D olanına gitmeniz lazım, penisim 3D versiyonunda daha iyi gözüküyor" diye kendiyle dalgasını geçmiş. Konuşma biterken de "Fakat filmin çekildiği set çok soğuktu, lütfen bunu hesaba katın" diye son vuruşunu yapıyor. Bu kadar reklamdan sonra filmi merak ettiniz mi, tabii ki ettiniz. Amerikalı dediğin pazarlamayı iyi biliyor.
İmaj meselesi
Ozan Güven bir davete kafasında bir şapkayla katılmış diye gazete başlıkları "Ozan Güven'den yeni imaj" diye atılıyor. Belki bir daha o şapka ile göremeyeceğiz kendisini ama Türkiye şartlarında "imaj" denmesi için bir kez takması yeterli o şapkayı. Çünkü Türkiye'de imaj denilen şey sadece bir kez kullanılıyor. Dünyada çizilen imajları tüm albüm boyunca ya da film promosyonu süresince kullanıp daha kalıcı bir profil çizmeye çalışıyorlar ama Türkiye'de saç boyamak yeni imaj olarak kabul edildiğinden her şey gibi bu da hafife alınıyor. Albüm kapağında fotoşopla kabartılan isimler ertesi gün kebapçı çıkışında evimizin kızı imajıyla gözlere sunulunca kimse de ciddiye almıyor tabii. Sonuç; imajı ve tarzı olmayan şarkıcılar ordusu. Her işe geç uyanıyoruz ama bu konuyu kim ele alacak bakalım.