Son yıllarda cemiyet hayatından ve magazin dünyasından ünlülerin uğrak yeri olan Bebek'teki Happily Ever After'ın sahibi Ayşe Kucuroğlu, bir koltuğa birden fazla kapruz sığdırmış durumda. Başarılı bir iş hayatı olan Kucuroğlu, ayrıca genç bir anne. Dört çocuğuyla mutlu bir hayat yaşayan Ayşe Hanım'ın ailesi, işi ve çocukları hayatının vazgeçilmezleri. Kucuroğlu, hayatıyla ilgili her ayrıntıyı htkulup.com'a anlattı.
Röportaj: Aybala ÇALIŞKAN
Fotoğraflar: Onur AYDIN
Çocukluğunuzda restoran işletmek gibi bir hayaliniz var mıydı?
Hiç öyle bir şey yoktu aslında. Biz üç kardeştik ve kuzenlerimle iç içe büyüdük hep bir festival havası vardı evimizde. Yemeği çok severiz ailece yemek bizim için bir araçtır, bir araya geliriz yemeklerde, kahvaltılarda... Dolayısıyla o sevgiden dolayı olay buraya gelmiş olabilir. Benim kişiliğim renkli bana göre ben gerçekten içimden ne geliyorsa öyle yaptım ve Çin Dili ve Edebiyatı okumama rağmen aslında çocukluğumdan gelen yemek aşkı şimdi işim oldu demek ki o kodlanmış bana.
Çin Dili ve Edebiyatı okumak size ne kattı?
Süper bir soru gerçekten! Çin dili öyle bir dil ki o karakterleri egzersiz yaptığınız zaman düşünme gücünüz hayata bakışınız sabrınız çoğalıyor bu değişik bir şey hatta birçok Alzheimer hastlarına Çince karakterler yaptırılır ki onların hafızaları yenilensin. Çünkü çok simgesel bir dil . Hatta Türkiye'de Alzheimer derneğinden bana böyle bir teklif geldi bir iki kere Alzheimer hastalarına kaligrafi çalışması yaptırdım o gün geçirdiğim en güzel günlerden biriydi. Sabretmeyi öğreniyorsunuz çünkü çok zor ve emek isteyen bir şey yanlışlıkla yanlış bir çizgi başka bir anlam taşiyabiliyor. Şimdi onu çocuklarıma öğretmek istiyorum.
Çin Dili ve Edebiyatı okuduktan sonra nasıl bu işe girdiniz?
Eşim Taner ile o kadar çok yemekler yapıp insanları evimize davet ederdik ki; Taner hep bana ''Bir şey yapmalısın'' derdi; bende ''Ne yapabilirim ki ben bunu hobi olarak yapıyorum'' derdim. Sonra bir gün eşim eve geldi ve arkadaşımızın Bebek'teki dükkanını kiraladığını söyledi. Aslında hobi olarak başlayan iş, gerçekten işe dönüştü. Daha sonra mutfak işletmeciliği ve ahçılık eğitimi aldım.
Eşiniz Taner Bey'le tanışma hikayenizden bahseder misiniz?
Taner'le tanışma hikayem çok ilginç. 2000 yılında biz tanıştık. Eda Kızıl diye bir arkadaşım bizi tanıştırdı. Biraz görücü usulü oldu. Taner çok bir araya gelmek istiyormuş biraz tuzağa düşürüldüm ama iyi olmuş. 1999 depreminden çıkmıştık ve ben çok etkilenmiştim depremden. Biraz panik bir halim vardı onun yüzünden hiçbirşey yapmak istemiyordum, ama Taner bana çok iyi geldi birbirimize çok iyi geldik. Kim derdi yani evleneceğim ve dört tane çocuğum olacak? İyi ki tanıştırmış Eda bizi.. Sağlıklı gayet güzel giden bir ilişkimiz var yani çocuklar olduktan sonra benim hayatım değişmedi. Hayattaki zevklerim değişti diyebilirim. Daha kalabalığız, gürültü çok...Tabii ki değişiklikler oldu. İki kişililik spor arabaya binemiyoruz artık çünkü kalabalığız. (gülüyor)
İtalyan aileleri gibi kalabalık akşam yemeklerine oturuyorsunuz o zaman...
Evimizde bizim upuzun kocaman bir masa var ve biz hep o masanın üstünde yaşıyoruz. Kahvaltılar, akşam yemekleri, bu masanın çevresinde toplanıyoruz ve bu çocuklara çok iyi geliyor. Çocukların tek istediği şey güven duygusu, bir arada olmak.
Dışardan bakıldığında tamamen örnek ve mutlu bir aile tablosu çiziyorsunuz. Kendi içinizde mutluluklarınız var mı?
Aslında yok. Ben küçük şeylerden mutlu olan bir insanım hep böyleydi hayatla anlaşmam var yani iyi bir bağlantım var. Belki hayattan çok fazla şey istemiyorum. Herkes için iyi şeyler diliyorum içimden ve böyle düşününce ve çok çalışınca zaten istediğiniz gibi yol alıyor birçok şey...
Happily Ever After'ın markalaşma hikayesini öğrenebilir miyiz?
Burası küçücük bir yerdi ve büyük bekletilerimiz yoktu. Buradan milyarlar kazanayım diye bir derim olmadı. Zaten öyle bir beklentim olmadığı için kendimi geliştirip, kendime bir şeyler katmaya çalıştım ve yan taraftakü dükkan bir sene sonra kapatmak istedi ve orası bize nasip oldu. Küçücük bir kafeyken akşam 5'te kapanıyorken bu yıl restorana çevirdik.
Lüks bir semtte hizmet veriyorsunuz ve lüksün tam ortasındasınız. Sizin hayatınızda lüks olarak neler var?
Çok net bir soru. Hayatım lüks devam etmiyor ve çok ilkel yaşıyoruz biz. Hayatımdaki en büyük lüks annem. Evet iyi bir semte yaşıyoruz gerçekten herkesin hafta sonu burayı ziyaret ettiği bir yerde yaşıyoruz ama bu rahatllığın içinde evde çok konservatifiz. Dediğim gibi ben küçük şeylerden mutlu oluyorum ama evimiz bir apartman dairesi. Dört çocuktan üçü aynı odada kalıyor bir tane yatılı bakıcımız var dolayısıyla daha yalın bir hayatımız var.
Kafenize dostlarınız geldiği zaman sohbet konusu ne oluyor genelde?
O aya ait bazı magazin dergilerinden, Bebek'te açılmış yeni mekanlardan, sağlıklı yemeklerden ve çocuklardan bahsediliyor.
Ayşe Hanım kendini nasıl tanımlar?
İkizler burcuyum yükselenimde İkizler. Mutluyken çok mutluyum üzgünken çok depresifim ama onun üstesinden gelebiliyorum. Arkadaşlarıma düşkünüm, sır saklamayı bilirim ketumumdur. Aile ortamının ve ailenin çok güven verdiğini iyi hissettirdiğini düşünüyorum. Müzik dinlemeyi ve dans etmeyi seven biriyim.
Hayatınızda aileniz dışında vazgemeçediğiniz neler var hayata dair?
Mesela rock müzik dinlemekten hayatta vazgeçmem özellikle arabada yüksek sesle müzik dinleyenlerdenim ama camlarımı kapıyorum. California'yı çok seviyorum en fazla oraya seyahat ettik ve oraya gitmekten çok keyif alıyorum. Çocuklarımın hepsi orada doğdu çocuklarla oraya gidip sörf yapmayı çok seviyoruz Ayrıca yazları araba seyahati yapıyoruz. Koç Müzesi ve İstanbul Modern sık sık ziyaret ettiğimiz yerler arasında. İstanbul Modern de workshoplar oluyor çocukları ona gönderiyorum.
Sizce sosyetenin tanımı nedir? Kendinizi sosyetik buluyor musunuz?
Bir toplumdaki gelir düzeyi yüksek ve kendine özgü yaşama biçimleri olan topluluk. Evet bu tanım dahilinde kendimi bu toplumun parçası olarak görebilirim.