DENİZ Gamze Ergüven'in filmi ‘Mustang'ı izlediğimde acayip etkilenmiştim. Biliyorsunuz ‘Mustang' Fransa'nın Oscar adayı. Keşke bizden aday olsaydı da öyle alkışlasaydık. Ama bizde vizyona girdiğinde izlenmedi bile. 18 bin kişi izlemiş. Keşke tüm Türkiye izleyebilse. Özellikle kız çocuklarını eve kapatan, kızların ahlakı bozulur diye hiç bir şey yapmasına izin vermeyen, küçük yaşta zorla evlendiren adamlara ve kadınlara zorla izlettirilse. Filmde beş pırıl pırıl genç kızın yaşadıkları var. Onları yaşamasalardı belki bambaşka hayatları olacaktı. Belki o pırıl pırıl beş kız bambaşka yerlerde olacaklardı. İnsanın için acıyor, ürperiyor. Filmi izlerken anneme ve babama şükrettim. Teşekkür ettim. Ben şanslıyım ama şanssız o küçük kızlar. Filmi izleyin ve izlettirin derim. Ama nedense bizim ülkemizde maalesef işte tam da bunlarla yüzleşmek istemeyen çok ciddi bir topluluk var. Ah işte bunu bir kırabilsek. Keşke kırabilsek ama olmuyor işte.
Günde üç kez tavsiye ederim
ÖNCEKİ gün fark ettim Nil Karaibrahimgil'in ‘Gençliğime Sevgilerimle' klibini. Aslında kitabı için yaptığı bir klip. Ama olsun bunu kesinlikle bir single olarak çıkarmalı. Son günlerde yaşadığım mutsuzlukların üzerine o kadar iyi geldi ki. Acayip enerji verdi, bir anda içim açıldı. Kırılan umudum yeniden yeşerdi. Birbirini tekrar eden şarkı ve kliplerin yerine bir ışık gibi doğdu. Nil klipte "Zaman makinası olsaydı ve kendi gençliğime yani 17 yaşıma dönseydim kendime şunları söylerdim. En önemli şey aşk. Onu doya doya yaşa, bu bir" diye başlıyor ve devam ediyor. Hayata dair o kadar güzel cümleler kuruyor ki tavsiye ederim. Günde üç öğün yedi dakikacık ayırın kendinize ve unuttuğunuz kendinizi gözden geçirin derim.
17 YAŞIMA DÖNSEYDİM
-Boşu boşuna üzüldüklerimi zerre takmazdım.
-Daha çok merak etseydim, daha çok inceleseydim, daha çok irdeleseydim. Daha çok sorsaydım, daha çok okusaydım. Daha çok farklı insan tanısaydım.
-Çocukken elime aldığım fırça ile şarkı söyleyen ben keşke 17 yaşımda da bağıra çağıra şarkı söyleseydim.
-Daha çok hareket etseydim. Bisiklete binseydim, sokaklarda haytalık yapsaydım.
-Bir değil birkaç dil öğrenmek için çaba sarf etseydim. Hatta beş dil öğreneceğim diye kurcalasaydım.
-Keşke olmayan imkânlarımı yaratıp bir değil iki üç üniversite bitirseydim. Okumaktan, çalışmaktan uykusuzluğun dibine vursaydım.
Gökhan'ın klibi içimi açtı
HAVA buz. Tahminlere göre bugün memlekette kar olacak hem de çok ciddi. Ben de dün izleyemediğim klipler günü yaptım kendi kendime. Ve bu soğuk günlerde en çok Gökhan Özen'in klibi içimi açtı. Milyon dolarlık bir malikânede geçiyor mevzu. Hava mis, güneş, deniş, kum. Ev güzel, kadın güzel, adam yakışıklı. Ve benim albümde en sevdiğim şarkılardan biri ‘Eski Defter'in remix'i. Güzel olmuş, keyifli olmuş. Çok para harcanmış ama bu karartılı soğuk günlerde iyi geldi.
ANLAMSIZ KLİPLER
Çok var say say bitmez. Sözlere bakıyorsunuz, sonra klipin senaryosuna bakıyorsunuz bir şey anlamıyorsunuz. Klip bitiyor "Bu ne şimdi" diyorsunuz. Mesela Yasin Keleş ve Tan Taşçı'nın ‘Paşa Paşa' klipinde ne oluyor anlamaya çalışıyorsunuz. Sözlerde bir adam bir kadına serzenişte bulunuyor. Klip başlıyor Tan, "Ne yaptım da aynını buldum, ne ettim de senin gibisini buldum" diyor Yasin'in omuzuna vuruyor. Sonra "Sinir harbimin sebebi sensin" diyor, ona kızıyor el hareketleriyle. Birinci bölüm öyle geçiyor, ikinci bölümde ortaya kızlar çıkıyor. Dans ediyorlar falan derken öyle işte geçiyor. Tamam son zamanlarda iyi şarkı çıkmıyor ama iyi klip de çıkmıyor. Bir dönem Murat Boz ve Soner Sarıkabadayı'nın klibi için de bu tarz şeyler konuşmuştuk. Yıllar geçiyor bizim manasız klip senaryoları değişmiyor.