Eğlence hayatı bir döneme geri döndü. Hangi döneme mi?
1-Canlı müzik günlerine.
2-Yer altı ve küçük konseptli dükkanlı günlerine.
Evet İstanbul'da bir dönem en popüler olan bu 2 konseptti. Şimdi de aynen öyle bir durum var. Her yerde her semtte bir gizli, sığınak, yer altına dükkanlar oluşuyor. "Bir pizza dükkanında bir kapıdan giriyorsun ve karşına bir eğlence çıkıyor" diye yazdığımız Gizli Kalsın gibi. Bundan yıllar önce de çok vardı böyle mekanlar. Tıklım tıklım olurdu. İçeriye giremezdin. İğne atsan yere düşmezdi. Aynen o günlere dönüyoruz. Hızla hem de.
Osmanbey Aztek
Artık Aztek'i anlatmama gerek yok. 40 seneyi devirdiler. Pencereli bir mekan ama penceresini kimse görmemiştir. Çünkü simsiyah perdeler çekili. Yer altı izlenimi veriliyor. Hem içerisi hem de saatler 03.00'ü gösterse bile kapı tıklım tıklım.
Nişantaşı Grey Carbon
Geçen gün de yazdım. Açıldığı günden bu yana tıklım tıklım. Taş çatlasa ite kaka 120 kişi belki alır, belki almaz. O kadar küçük ama insanımız açıldığı günden bu yana yer altında eğleniyor. Sabaha kadar coşuyor. Aynı grubun diğer yer altı mekanı Bi Alt Kat da önümüzdeki ay Cihangir'de konuşlanacak.
Arnavutköy'ün Small'ı
Şu aranın yenisi Arnavutköy Hudsun'un yanına konuşlanan Small. Kime sorsam "Eski Şamdan" diyor. Yani müzikler, insanlar, yeni müdavimler derken milletin ağzında Small var. Ancak biraz küçük. 80 kişi girdi mi tamam, daha içeriye giremezsin. Taş duvarlar, penceresiz mekan tam adı gibi.
Nişantaşı Deha
Siz deyin 80, ben diyeyim 70 kişi. O kadar küçük bir yer. Ama her gün tıklım tıklım. Yer bulamıyorsunuz. Penceresi yok. Dip dibe. Ama insanlar vazgeçemiyor. Belli bir saatten sonra "Haydi Deha'ya" diyor.
Nişantaşı Barcod
Bazen canlı müzik, bazen DJ müziği. Karanlık. Hatta mekanında pencereleri var. Ama yokmuş gibi perdeler çekili. Eller havaya eğlence tam gaz.
Neden seviyoruz?
-Dip dibe olmaktan hoşlanıyoruz. Sanırım güven veriyor.
-Tenler birbirine değsin, geçerken illa ki sürtünelim durumunu seviyoruz.
-İlla ki Türkçe müzik olsun. Coşalım, kopalım, giderlenelim istiyoruz.
-Penceresiz, havasız. "İçerdeki havayı gel birlikte soluyalım" durumuna kendimizi bırakıyoruz.
-Gözlerden uzak, sessiz ve derinden eğlenceye tav oluyoruz.
Dün gün boyu ve tüm gece
-Bir ara New York'taydım. Tüm sokakları, mağazaları dolaştım. Mağazalar, sokaklar yeni yıl için süslenmiş. Pek güzel olmuş.
-Oradan hızla Londra'ya uzandım. Yeni kulüpler, mekanlar derken ayaklarıma kara sular indi.
-Tabii hemen İstanbul Bostancı Gösteri Merkezi'ne gittim Demet Akalın konserine. Şahsen ikinci giydiği YSL markalı kostümüne bayıldım. Ve tabii şu meşhur 35 bin TL'lik çizmeleri de ayağındaydı. Demet Akalın'ın zayıfladığı da gözlerden kaçmadı.
-Hiç acele etmeden Kıbrıs'a Ebru Gündeş konserine gittim. Ebru Gündeş'in kıyafetini pek sevdim. Malum kendisi mini mini elbiselerle sahneye çıkmayı çok seviyor ama bence önceki gün giydiği siyah elbiseler gibi kıyafetler üzerine biraz daha eğilsin derim. Yine en çok 'Gidiyor Gönlümün Efendisi'ni dinledim. Sanki sadece o şarkıyı söylüyormuş gibi sosyal medya ahalisi ne çok seviyor bu şarkıyı.
-Sonracağıma oralardan taaa Atina'ya uzandım. Yunan şarkıları müzikleri derken ayaklarıma kara sular indi ne yalan söyleyeyim.
-Ama İstanbul gecelerini altını üstüne getirmesem olur mu? İstanbul'da da 2 düğün, 3-5 gece kulübü derken pek güzel bir cumartesi gecesi yaşadım pek. Sosyal medya sağolsun.