Üç gün önce Hasankeyf. Gözlerimi kapattım dinliyorum. Daha doğrusu kapatmak istemiyorum.

Bu güzellik 2-3 sene sonra yok.

Tamamen sular altında kalacak.

Yaşarken, nefes alırken oraları görmek, yaşamak gerçekten mutluluk vericiydi.

Kendi yurdumun topraklarında var olmuş bu güzelliği görmenin tarifi anlatılmazdı.

Mevcut bilgiye göre, Hasankeyf kalesinin kurulması, M.S. 4’üncü yüzyıla rastlamaktadır. Bu yüzyıl ortalarında, Diyarbakır çevresini ele geçiren Bizans İmparatoru Konstantinos, bölgeyi korumak amacıyla iki sınır kalesi inşa ettirmiştir.


Bu iki kaleden birisi Hasankeyf Kalesi'dir.


Eğer imkanınız varsa gidin ve görün.


Çünkü gerçekten kısa süre sonra yok olacak bu güzellik.


Yazıya dökülemeyecek kadar güzel ve büyüleyici…


Kadın isterse yapamayacağı hiç bir şey yok


Tam bir “Kadın isterse” dediğimiz türden Ebru Baybara Demir’in hikayesi. Okulu bitirdikten sonra memleketi Mardin’e dönüp rehberlik yapmaya başlayan Ebru Baybara Demir, 100 kişiyi doyuracak yer bulamayınca kendi restorancı olmuş. Bilmeyenleriniz için “Nasıl yani?” diyebilirsiniz. Şöyle ki: Yabancı turistlere bölgeyi gezdiren Ebru Baybara Demir, konuklarının yeme-içme ve konaklama programlarını da yapıyordu. 100 kişilik bir Alman kafilesi geliyor ve onları doyurmak için Mardin’de hiç bir lokanta yemek yapmayı üstlenmiyor. Bunun üzerine ailesi ve komşularından yardım istiyor Ebru Baybara Demir. Ve işte her şey öyle başlıyor. Ve işletmeciliğe adım atıyor. Zaman zaman zorlansa da Mardin’de bir kadın işletmeci zor kabul görse de Cercis Murat Konağı kısa sürede üne kavuşuyor. Bölgenin kadınlarına da iş imkanı sunuyor Ebru Baybara Demir. Hatta ödüller alıyor. Öyle ki, Bask Dünya Aşçılık Ödülleri’nde finale kalan 10 şeften biri bile oluyor. Ben geçen hafta bir gece geçirdim mekanında. Sunduğu şov gerçekten görülmeye değerdi. Ve o gece anlattığı hikayesi tüm kadınlara örnek oldu. Ve tabii “Kadın isterse yapamayacağı bir şey yok” dedirtti. ORGANİK ÜRÜN DİYE BİR ŞEY YOKTUR Mardin’e giderseniz muhakkak Cercis Murat Konağı’nda yemek yiyiniz. Ki zaten size de “Mardin’de nereye gidelim” dediğiniz de ilk orayı söyleyecekler. Günler öncesinden de yer ayırtmanız gerekiyor. Yer bulmaktan zorlanacaksınız. Ve gittiğiniz zaman Ebru Baybara Demir’le de muhakkak sohbet edin derim. Bu arada Ebru Hanım’ın o gün söylediği çok önemli bir şey vardı. Organik ürünlerle ilgili. Malum son yıllarda marketlerin raflarında en pahalı bölümleri organik ürünler kaplıyor. Ancak Ebru Hanım “Organik diye bir şey yok o sadece marka. İnanmayın öyle şeylere. Pazardan en çirkin ürünleri alın” dedi. Aklınızda bulunsun. Daha fazla çekim yapsana Ben sosyal medyada çok fazla çekim yapan, fotoğraf paylaşan biri değilim. Bunu yapmamaya takipçilerimi de sıkmamaya çok fazla özen gösteriyorum. Ancak Mardin’in, Hasankeyf’in, Midyat’ın büyüsü müdür bilinmez koyduğum her paylaşımda takipçilerim “Daha çok daha çok paylaş” dedi. Hatta “Biz de gitmek istiyoruz bize yol göster” dedi. Bunu şimdiye kadar paylaştığım hiç bir şehir, ülke için duymadım, hissetmedim. Oraların farklı bir ambiyansı, merakı var gerçekten. İnsanlar korkuyor. Ama korkmayın. Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu bizim vatanımız. Bizim insanlarımız yaşadığı yerler. Oralar bizim vatanımız. Oralara daha çok gitmeli, görmeli, yaşamalı. İnsanlara dokunmalı, hissetmeli, göz teması kurmalı. Oraların yemeklerini tatmalı, kültürlerini görmeli. Öyle güzel, uygun turlar var ki bunun için. Hiç vakit kaybetmeyin derim. İmkanı olan herkesin kendi vatanını, tarihini öğrenmesi gerekiyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR