Her sene daha da büyüyor Atatürk sevgisi. Bunu eminim çoğunuz görebiliyorsunuzdur.
Bu sene 10 Kasım’da yaşanan duygu selinin gerçekten tarifi yoktu.
Ben çok fazla Anıtkabir’e giden biriyim.
Anıtkabir de Atam’ın huzurunda çok kez bulundum.
Orada merdivenlerde oturup saatlerce durmak bile, insana inanılmaz güven ve huzur veriyor.
Bir başka duygusu var.
Bu kez ‘Atam’ın huzuruna iki yaşını kutlamaya hazırlanan iki minik ile çıktım.
Arif ve Erhan Develi.
Ali ve İpek Develi’nin ikiz çocukları.
İkinci yaş günlerinde bu iki küçük adamla Ata’nın huzurunda olmak bir başka duyguydu.
Arif ve Erhan Develi büyüdüklerinde bu fotoğrafı gördüklerinde çok mutlu olacaklar biliyorum.
O gün şöyle etrafıma baktım o kadar çok çocuk ve genç vardı ki anlatamam.
İnsanlar Atatürk’e koşuyorlar.
Resmen koşuyorlar. O gün o görüntüler beni inanılmaz duygulandırdı.
Ve ziyaret edip hemen gitmiyor hiç kimse. Orada durmak istiyor. Orada yere oturup Anıtkabir’i izliyorlar.
O benim gittiğimde saatler 15:00’i gösteriyordu. Bir saygı duruşu yapıldı. Bir anda nasıl durdu insanlar olduğu yerde anlatamam. O bahçede saygıya durmak duygusu bir başka. Ağlamamanıza, gözlerinizin dolmamasına imkan yok ki, çok kişi ağlıyordu o gün.
Eğer hiç gitmediyseniz bir an bile düşünmeyin derim.
Ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız.
Dişimi kırdınız polis çağırın
Bir kere Show Haber de “Güzellik salonunda dolandırıcı kadın” haberine denk gelmiş bu konuyu da “İnsanlar güzellik uğruna her türlü dolandırıcılığı yapıyor” diye yazmıştım.
O haberde izlediğim güzellik merkezini dolandırılan kadının yaptığı açıklama daha da fenaydı.
Kadın “Ne yapayım sosyal medyada sürekli görüyorum millet yüzüne, gözüne bir şey yaptırıyor. Kendini çekip paylaşıyor. Ben de özeniyorum. Param yok. Ben de bunu yapmak istedim” demişti.
İşte tam da böyle bir dolandırıcaya denk geldim geçen gün Nişantaşı Ema Aydın’ın salonunda.
Canlı canlı yaşamak bir tuhaf oluyormuş.
İçerde oturuyorum içerden “A dişimi kırdın. Polis çağırın” diye bağıran bir ses.
Kadın nasıl bağırıyor anlatamam. O an salonda bulunan ben ve diğer kadınlar şoktayız kadını izliyoruz.
O an bir tiyatro döndüğü belli hissediliyor ama emin olamıyoruz.
Dişinin kırıldığını iddia eden kadının dudaklarına kontür yapılmış. Ama öyle dişinin kırılacağı gibi bir işlem değil. Yani imkansız bir durum var ortada.
Kadın “40 bin Euro’ya yaptırdığım dişimi kırdınız. Hemen polis çağırın” diye bağırmaya devam ediyor.
Bu arada iki kişiler.
Diğerin de dudağı yapılmış. Ve ikisinin de işlemi bittikten sonra oluyor bu iş.
Yani öbür diğeri “Bende bir sorun yok. Ben ödememi yapabilirim” demiyor ama.
Diğerinin dişi kırılmış ikisi de o an oradan tüyme derdindeler.
Ne yalan söyleyeyim hal ve hareketlerinden çok belli ediyorlar ama yine de emin olamıyoruz.
Kadın yalandan birini arıyormuş gibi yapıyor ve daha bir kişi bile olayı anlamamışken ve anlamaya çalışıyorken “Şu anda üzerime yürüyorlar. Şikayetçiyim. Polis getir hemen. Benim burada can güvenliğim yok” diye bağırmaya devam ediyor.
Ve işte orada anlıyorsunuz zaten tiyatro yaptığını.
Kadının derdi para ödemeden kaçmak belli oluyor.
Yaptırdıkları işlemler 7 bin 500 TL tutuyor.
Tabii güzellik salonun müdürü hemen müdahale ediyor olaya ve “Tamam hemen polis çağıralım” diyor.
Hiç geri adım atma, kadına bir olay anlatma gibi bir durum yok. Çünkü kendilerinden emin.
Biz de oradaki hanımlarla durmuş izliyoruz olayı.
Ve işte orada kadınlar tutuşuyor ve kaçmaya çalışıyor. Ama polis bekleniyor.
Ve sonuç: Kadınların beş suçtan aranmaları varmış.
Polis zaten kendilerini bulduğuna çok memnun oluyor.
Güzellik uğruna polise yakaya veriyorlar.
Ama güzellik uğruna dolandırıcılık gerçekten bana çok komik geliyor.
Hani karnı aç olup “bir ekmek çalan kişileri” vardır onları bile polis tutuklar ve sonuçta üzülürsünüz.
Ama onların durumu üzülecek durumdur.
Ama bu ne?
Olacak iş mi Allah aşkına?
Biri bana anlatsın. Benim kafam bunu basmıyor.