Şevval Şahin'in katıldığı programın formatı bilgi yarışması mı?
Yani öyle bir program da bizim mi haberimiz yok acaba!
Keza öyle değilse. Gerçekten programı izlerken utandım.
Şevval Şahin'in vermediği yanıtlardan değil.
Sorulan sorulardan.
Ve ona soru sorarken, gizliden gizliye "Gelsin reyting" sevinci duyan kadınlardan.
Bu bir kadının bir kadına yaptığı kötülüğün görüntüsüydü.
Hatta bir başkasının zor durumundan reyting elde etme çabasıydı.
Ve hatta “Nasıl rezil oldu”nun başarısıydı. Bir kadının eksiğini, cahilliğini ortaya serme becerisiydi.
Hatta hatta sunucu hanımların “Şimdi TT de oluruz. Sosyal medya bizi konuşur. Herkes bizi konuşur. E güzel olabilir ama bak cahil işte herkes izledi cahilliğini” mutluluğuydu.
Bu mudur yani?
Bu mudur habercilik?
Hayır!
Biz haberciliği böyle öğrenmedik. Biz haberciliği haber gibi yaptık.
Kimseyi rencide etmedik, kimseyi küçümsemedik, kimsenin açıklarıyla reyting kaygısı gütmedik.
Evet habercilik bu değil.
Bir başkasını rezil ederek başarı elde etmek hiç değil.
Ve 90’lar Televoleleri’nde kalmış çok eski klasikleşmiş bir ezberdir bu.
Ama bu değil artık; bu değil...
Şevval Şahin’i ben de zaman zaman eleştirdim. Duyarsız olduğu için eleştirdim.
Korona için, partiler için “Çok büyütülüyor” dediği için eleştirdim. Fakat bu yapılan tacizdir, şiddettir. Kim ne dersen böyle bir şeyin asla savunulacak yanı yok.
Evet biz haberciliği böyle öğrenmedik.
Bu değil…
Karşındakinin cahilliği ile nemalanamazsın.
Ayrıca 21 yaşında bir genç kadının bu tarz rezil edilmesi, bir kadın olarak benim hiç hoşuma gitmedi.
Sevmedim…
Sevemedim…
Buna kimsenin hakkı yok.
Tamam Fahrettin Koca'yı sokaktaki bebe tanıyor artık.
Özellikle 15 Mart'tan bu yana her gün ekranda, sosyal medyada sürekli "Ne diyecek" diye takipteyiz.
Fakat bilgi yarışmasına katılmıyorsan, bir sohbet programına katılıyorsun "Sen neden bilmiyorsun?" diye rezil edemezsin.
Ancak ailesi, çok yakınları "Yuh artık bu da bilinmez mi?" diye eleştirebilir.
Yakın dostları ve arkadaşları "Kızım biraz gündemle ilgilen. Tamam yurt dışında büyüdün ama artık Türkiye'de yaşıyorsun. Yaşadığın Türkiye'den bir haber" ol diyebilir.
Yok hayır ben hiç sevmedim. Ne kadar kızsam da Şevval Şahin'e bu program da yapılan tarz hiç hoşuma gitmedi.
Bir başkasını bu derece rezil etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Ev partilerine doyamadılar
Son on gündür sosyetenin tanınmış isimleri dahil olmak üzere birçok iş adamının oğlu ve kızı Bebek’te ya da Rumeli Hisarı’nda evlerde toplaşıp toplaşıp partiler yapıyor.
Evet bunların arasında Şevval Şahin de var.
O da var, bu da var.
Ama yeter!
Bu konuda herkesin tüm toplumun duyarlı olması gerekiyor.
Bir evin içinde yüzün üzerinde insanın toplaşması ve bu insanların daha sonra kalabalıkları karışması tehlikelidir nokta.
Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca olmak üzere tüm yetkililer bu günler için çalışırken insanların da ekstra duyarlı olması gerekiyor.
Özellikle ünlü ve popüler bir kişiysen ekstra dikkat etmek gerekiyor.
Sen de dolaşıyorsun
Ben bu tarz yazılar, yazınca ev partilerine gidenlerin eleştiri mesajlarına maruz kalıyoruz.
E kendilerine pes diyorum. Başka da bir şey demiyorum.
Ben bir evin içinde yüz kişi toplaşmıyorum.
Kimseye sarılmıyorum, öpüşmüyorum.
Ciddi olarak mesafemi koruyorum.
Bir mekana gidiyorsam masa aralıklarına çok fazla dikkat ediyorum.
Maskesiz dolaşmıyorum.
Ve sık sık elimi yıkıyorum.
Belki ben de hasta olacağım bilmiyorum. Çünkü gayet sağlıklı insanların hasta olduğunu duyuyorum.
Hatta birçok tanıdığım insan, “Başımız bile ağrımıyor. Yakınım Covid olduğu için test yaptırdım benim de pozitif çıktı. Kendimi turp gibi hissettiğim halde hemen eve kapattım. Asla dışarıya çıkmıyorum. Zaten sürekli kontrol ediliyorum” diyor.
Ki bu hassaslığı herkesin yapması gerekiyor. Keza haberlerde, “Testi pozitif çıktığı halde düğüne gitti, bilmem nereye gitti, komşu oturmasına gitti” tadında haberler dinliyor, izliyoruz.
Hatta testi pozitif çıkan çok kişinin akşam yemeklerinde hiçbir şey yokmuş gibi takıldığını duyuyoruz.
Ve yine testi pozitif çıkan kişilere geçmiş olsun ziyaretine giden insanlar var. E el insaf!
Toplu taşıma araçlarına binenleri hiç söylemiyorum.
Yapmayın, etmeyin.
Herkesin bu konuda üstüne düşeni yapması gerekiyor.
Bu insanlık vazifemizdir.