Malum koronalı günlerdeyiz.
Birinin ağzına yemek yedirmeyi bırak, sosyal mesafe kuralı gereği iki kişinin arasında ciddi mesafenin olması gereken günlerden geçiyoruz.
Fakat sosyal medyada adından söz ettirmek isteyen ustaların, milletin ağzının içinde ellerinin dolaştığı izliyoruz.
Ne korona ne bir başka bir şey hak getire.
Meşhur olmak için birilerinin ağzına yemek tıkıştırıp duruyorlar.
Bir de kötü gözüküyor ki sormayın.
Aman da aman düşman başına.
Tabii bu birilerinin ağzına yemek yedirme modası Nusret’in sevimsiz hareketleri ile başladı.
Nusret kendi dükkanını ilk açtığı zaman gelen dostları ile tokalaşır, öpüşür, sarılır sonra da masa masa dolaşır hazırladığı, kestiği etleri elleriyle mıncıklar sonra da milletin ağzına tıkıştırırdı.
Ondan sonra CZN’ler, şırdancılar, bilmem ne etçiler Nusret’in izinden gider oldu.
Hatta daha da abarttılar.
Amanda aman sanki çok matah bir şeymiş gibi millete iğrenç iğrenç yemek yediyor.
Allah aşkına yeter.
Bi durun.
Yeter…
Hem güzel yemeklerimizi hem de Türk mutfağını çirkinleştiriyorsunuz.
Bırakın böyle saçma şovları.
Hele o şırdancı bilmem ne. Vallahi güzel yemeklerinizden soğutuyorsunuz.
Yeter.
Kadınlar isterse taşı bile deler
Bir kadın eğer isterse taşı deler evet ama daha basit olan işleri de gayet güzel yapabilir.
Mesela:
-Lastik değiştirebilir.
-Eşya taşıyabilir.
-Ev değiştirebilir.
-Ev boyayabilir.
-Hatta çocuklarına da tek başına bakabilir ki çok örnekleri var.
-Evi de tek başına çekip çevirebilir.
-Aynı anda temizlik, yemek yapar. Bir de kendi güzelliğinden ödün vermez.
-Çocuk da yapar kariyer de..
Yani kısacası tek başına istediği her şeyi yapabilir.
Bunda hem fikiriz.
Ki herkesin genel fikri bu olduğu için Demet Akalın, lastik patladığında “Kocamı aradım ama o kocasını arayamadı” gibi manasız bir açıklama yaptığında bir kelam bile etmedim.
Bunun için çok eleştiri aldım. Çoğu insan, “Demet Akalın arkadaşın tabii o yüzden bir şey söylemiyorsun” dedi.
Fakat hanımlar-beyler. Bu işin arkadaşlıkla ilgisi yok.
Benim duruşum belli, olaylara bakış açım belli. Bunu kabul etmeyeceğim ortada. İlla ki, her şeyi eleştirmek, yazmak da bir yere kadar.
Demet Akalın’ın bu tür çıkışları belli zaten.
Artık eleştirmeye, konu etmeye bile gerek duymuyorum.
Çünkü bir gün öyle biri güzel bir görüntü verir ki, tüm bu saçma polemiğin yersiz olduğunu kanıtlar.
İşte bakınız bir gün önce Bestemsu Özdemir ne yapmış.
Kuruçeşme’deki bir benzin istasyonunda aracın lastiğini şişirirken objektiflere yakalanmış.
İşte bu!
Sadece görüntü vermiş. Acelesi olduğu söylemiş ve gitmiş.
İşte bu.
Kadın isterse her şeyi yapar hanımlar.
İşte bu…
Teşekkürler Bestemsu.
Empati ne güzel şeydir
“Empati ya da diğer adıyla duygudaşlık; bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum veya davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek anlamına gelir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak olarak da kullanılır.”
Bayılırım “Empati” kelimesine.
Ve birçok kişi için ise “Allah empati duygusu aşılasın bu insana bir an önce” dediğimi biliyorum.
Şu ara koronadan mıdır başka bir şeyden midir bilinmez ama millette empati duygusu çoğalmış gibi geliyor bana. Şevval Şahin’e olan sevgi çoğaldı mesela.
Bir kesim Şevval Şahin’den nefret ediyordu. Hatta bizler yazdıkça, haberini yaptıkça, “Aman yazmayın şu kadını, çizmeyin şu kadını. Kendini bir şey zannediyor. Adını bile anmayın şu kadının. Kim bunlar, gereksiz insanları meşhur ediyorsunuz” diye eleştirenler “Kız çok tatlıymış ya. Daha çok hakkında bilge vermeniz lazım” demeye başladı.
Gerçekten memleketin “Empati” duygusunda bir değişim var.
Şükür bu işe yaradığı için seviniyorum amma velakin ben Şevval Şahin’in bazı duyarsız hallerini hala eleştiriyorum.
İnşallah bu saatten sonra, kendisinin biraz daha duyarlı olmasını bekliyorum.
Özellikle şu korona partilerine biraz ara vermesini ve hatta vermelerini diliyorum.