Yine kapanma günlerindeyiz.
Restoranlar kapandı. Kahveler kapandı. Kafeler kapandı.
Kapandı da kapandı.
Tamam kapansın. Çünkü bu kuralların hepsi bizim sağlığımız için.
Hastalığın daha fazla yayılmaması için.
Bunda bir sorun yok.
Ancak AVM’ler açık ve oradaki yeme-içme restoran katları da açık.
Oradaki restoranlara kısıtlama gelmedi.
Önceki gün birçok AVM kalabalıktı ve en çok yeme-içme katları. Başak Sayan da kendi sosyal medya hesabından paylaştı görüntüleri.
E şimdi arada tuhaflık olmuyor mu?
Ya da büyük bir haksızlık.
Onca insan işsiz kalırken bir kesimin işini gücünü bırakmak zorunda kalması. Gerçekten kötü. Tabii bir de bu ne zaman bitecek belirsiz.
Otel odalarında partiliyorlar
Maalesef korona partileri düzenleyen bir kesim asla uslanmıyor. Önceki gün bir arkadaşım bazı otel oddalarında partiler düzenlendiğini anlattı.
Bunu otel yönetimi de biliyor ve öyle anlaşma sağlıyorlarmış.
Malum evlerde yapılan partilere çok baskın yapıldı. E konu-komşu da şikayet ediyor. Ancak oteller de böyle bir durum söz konusu değil. Ve saat kısıtlaması da yok. Odayı kiralara. Ona göre partini yap. Çağır milleti.
Oh eğlenmene bak.
Yazıktır, günahtır, yapmayın, etmeyin.
Sizlerin arsızlığı yüzünden bitmiyor, bitemiyor. Millet işinden oluyor. Çalışamıyor, evine ekmek götüremiyor.
Doymadınız partilere yeter.
Maskesiz yakalananların hırçınlığı
Gerçekten anlamak mümkün değil. Önceki akşam Show Haber’i izliyorum iki kadın maske yüzünden polisle tartışıyor.
Nasıl bağırıyorlar.
Nasıl hırçınlar.
E iyi de neden?
Niye bu hırçnlık.
Biraz saygılı olun. Kurallara uyun. Millet boşuna ceza kesmiyor. Sizin ve başkalarının sağlığı için tüm bunlar. Sizin aklınızdan zorunuz mu var?
Kısıtlamasa önceki
-Pazartesi kısıtlamanın olacağı açıklandığı andan itibaren hem sokaklar, hem de restoranlar tıklım tıklım doluydu.
-Salı ve Çarşamba birçok mekanda yer kalmamıştı.
-Birçok mekan paket servisine başladı.
-Marketler her gün açık, kalabalık olmamasına rağmen kalabalıktı.
-Dillerde, “Bu kısıtlama da hiç evden çıkmayacağım. Daha çok korkmaya başladım” diyordu.
Magazinin olmazsa olmazı: Yalanlama
Magazin dünyasında ünlülerin bazı ritüelleri vardır.
Yalanla…
Yok say.
Sonra kabul et.
Aşık oldukları zaman.
Bir kaçamak yaptıkları zaman.
Boşanırken.
Evlenirken.
Sevgili olduklarında.
İlk etapta yalanlanır. Asla kabul edilmez. Ama aradan üç-beş gün geçer sonra hop doğrulama gelir.
Sevgili olunca hemen sosyal medyada anlamlı, aşk dolu bir paylaşım gelir.
Boşanırken de avukat aracılığı ile “Dostça, arkadaşça ayrılıyoruz” açıklaması.
E arkadaş, ne oldu bir günde. Daha dün yalanlanmıştı.
Yok illa yalanlanacak.
Magazinde olmazsa olmaz en büyük ritüel. Artık alışkanlık yapmış.
En son Sıla ve Hazar Amani'de de yaşandı bu ritüel. Tarafların boşanacağı duyuldu. Yazıldı, çizildi. Fakat iki tarafta magazin basınını yalanladı.
Yalanlamadan iki gün sonra hop bir basın açıklaması geldi "Boşanıyoruz."
E ne oldu gerçekten neden?
Niye "Evet doğrudur. Gerekli açıklama yapılacak" denmez ki!
Oysa insan gibi böyle bir açıklama yapılsa tamam. Mis!
Zaten karar verilmiş.
Fakat bu ilk değil, son da olmayacak. Örnek vermeye kalksam sayfalar yetmez. O kadar çok örnek var ki!