Bazen bazı şeyleri yorumlamaktan özellikle kaçınıyorum.

Neden; çünkü gereksiz ve boş bir gündemin peşinden gitmemek için.

Fakat dayanamıyorum.


Kafamın hep bir yerinde dolanıyor mevzu.

Neden; doğru hissettiğim, gerçeğini anlayabildiğim bir mevzu olduğu için bir yarım “Hadi yorum yap” diye dürtüyor, öbür yanım “Esin yazmaya değmez” diye çimdik atıyor.

Fakat rahat duramıyorum.

Neden mi bahsediyorum? Bülent Serttaş’ın dansöz Didem’i “İbo Şov” programında dans ederken izlemesi görüntülerinden.

Bu konu yaşandığında bu yana çok kişiden, “Neden hiç yorum yapmadın. Ortada bir sanat icra ediliyor. Sonuçta Bülent şarkı söylerken birisi kafasını çevirse hoş mu olurdu? Bu bir kadına yapılan saygısızlık. Bu sanata yapılan saygısızlık. Ve bu tam da senin konun. Fakat Bülent senin yakın arkadaşın olduğu için mi bir şey yazmıyorsun” diye mesaj atıyor.

Evet Bülent Serttaş ile tanışıklığımız 20 yılı aşıyor. Eşi ve ailesini de ilk günden bu yana tanıyorum.

Onun eşi Selvi Serttaş’a bir kadın olarak ayrı, anneliğine ekstra ayrı, ünlü birinin eşi olduğu halde duruşuna çok başka hayranım.

Ve hatta hatta o üç çocuğuna bambaşka hayranım.


Bunları zaman zaman hiç çekinmeden dile getiriyorum zaten.


Çünkü: Onların sanata olan, sanatçıya olan, aileye olan, eğitime olan, hayvanlara olan sevgisini ve saygısını bildiğim için. Örnek olmaları için sık sık yazıyorum da..

Ve özellikle kadına saygının ekstra yaşandığı bir aileden bahsediyorum.

Ki aksi tartışılamaz bile.

Beni yıllardır tanıyan, okuyan bilir.

Doğrudan şaşmam. Arkadaşım da olsa korumam.

Yanlışı neyse söyler yazarım.

Hatta kimsenin evine öyle rahat girip çıkmam. Hele ki, bir ünlünün. Ve evet herkeste benim evime gelemez.

Ama ben Bülent ve Selvi’nin evine “Ben geliyorum” diye çat kapı giderim.

Hatta bu olay yaşandıktan sonra bir araya geldik.

Üzerinde beş dakika konuşup geçtik.

Çünkü inanın bu kadar uzatılacak bir konu değildi.

Tabii ki herkesin Didem’in de sanatına, yaptığı işe sonsuz saygısı var. Fakat bu konuyu çok sakız gibi uzatıyor gibi geliyor bana.

Çünkü bazı insanlar bazı olaylar karşısında bir şey yapıyorlarsa bir bildikleri vardır.

İşte Bülent Serttaş ve ailesi onlardan.

Ben olayın iç yüzünü bilmeden, o an ekranda izlerken “Bülent bunu yaptıysa vardır bir bildiği” dediğimde yanımda iki şahidim vardı.

O derece tanıyorum.

Çünkü bazı insanlar gerçekten bir şeyi yapıyorsa vardır bir sebebi.

Ben tabii ki konuyu biliyorum. Ancak Bülent Serttaş’ın hiçbir konuda polemiğe girmediği ve konuşmak istemediği için de ona saygı duyuyorum ve tebrik ediyorum.

Yazmazsam çatlarım; ayrıca “Selvi Serttaş kızıyor diye böyle yaptı Bülent” diye yorumlar yapılınca çok ama çok gülüyorum.

Gerçekten komik olmayın.

Az biraz insanları tanımaya çalışın.

Gerçekten öyle bir yorum Selvi için en son değil hiç yapılmamalı.

Mesela Bülent’in kliplerinde rol alan o güzel kızların hepsini Selvi buluyor. Selvi yönlendiriyor.


Unutmayın ki, bazı insanlar işlerini ve özel hayatlarını çok güzel ayırabiliyorlar. Bülent ve Selvi’de onlardan. Sizler öyle yapamıyorsunuz diye herkesi kendiniz gibi bellemeyin.

Neyse, büyüklerinden ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpüyorum.

Hadi fazla uzatmayın gereksiz konuları.

Mesleğimizi lekeliyorsunuz

Çıkmış canlı yayında “Hadise Eurovision günü özel günündeydi” diyor.

Yani birinci olamayışını buna bağlıyor.

Yahu sen ne saygısız, ne sevgisiz, kadınlara ne düşman, ne cahil şeysin.

Senin kendine, annene, ailendeki kadınlara da mı saygın yok?

Bilinç altın ortaya çıkmış. Meğer kendisi “İşte Hadise'nin özel durumu olmasa birinci olabilirdi. Özel durumu olan kadın başarısız olur”u ortaya çıkartıyorsun.

Kendisine göre aslında Hadise'ye iyilik yapıyor. Ama korkunç bir şey yaptığının farkında bile değil.

Ağzına gelene düşünmeden konuşuyor. Zannediyor ki, magazin böyle bir şey.

Ah be akılsız kadın.

Koruduğunu zannedip tüm kadınları yeriyorsun..

Ah ah ah.

Gerçekten bir kadın olarak böyle kadınlardan utanıyorum. Böyle kadınların bu kadar düşünmeden, densizce konuşmasına, ağzına gelen her şeyi söylemesine çok kızıyorum.

Ve gerçekten bu yaptığınız magazin değil. Biz yıllarca bu mesleğe emek verdik. Sabahlara kadar uykusuz çalıştık. Haber peşinde koştuk. Gerçekten çok çalıştık çok.

En doğruyu vermeye, en güzelini sunmaya çalıştık.

Fakat şimdi bu yıllarda bunları görünce nasıl üzülüyorum bir bilseniz. Yazıklar olsun. Sizleri konuşturanlara da yazıklar olsun.

Benim ve bizim gibi insanların mesleğini lekeliyorsunuz.

Eleştirilere yanıt

Clubhouse hakkında bir yazı kaleme almıştım. O yazı sonrasında bazı takipçilerden “Esin keşke kayıt olsaydın. Bi inceleseydin. Yararlı sohbetler de yapılıyor” demiş.

Hanımlar, beyler.

Ben zaten kayıt olmadığımı, olmayacağımı yazdım.

Ben bana gelen Clubhouse konularını yazdım. Eğer çoğunluktan, “Çok yararlı sohbetler yapılıyor. Bilmem ne kadar para versem şu kişinin seminerine gidemem. O da orada var anlatıyor. Çok şey öğreniyorum” diye gelseydi “Oh ne güzel böyle şeylerde oluyormuş” derdim.

Fakat anladığım kadarıyla çok az böyle şeyler.


Gerçekten hiç duymadım.

Duymuyorum.

Ancak benim yazımdan sonra gelen üç beş yorumdan sonra fark ettim.

Neyse bakın keyfinize…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR