Bir bilen çıksın bir anlatıversin hayrına.

Ben bu işi çözemedim yıllardır.

Benim aklım durdu. İşlemiyor bu konuda…

Beyin damarları yandı kül oldu.


İzlediklerimden, duyduklarımdan bir türlü çıkamıyorum bu işin içinden.


7 aylık hamile Semra, 18 Haziran 2018'de Fethiye'deki Kelebekler Vadisi'nin üst tarafındaki kayalıklardan, 300 metrelik uçurumdan düşüp ölmüştü hatırlarsanız.


Ben çok net hatırlıyorum o haberleri çünkü, “Selfie çılgınlığı can aldı” diye verilmişti.

Daha doğrusu Allah rahmet eylesin Semra Hanım’ın eşi öyle iddia etmişti.

Meğer olayın aslı, astarı öyle değilmiş.


Şeytanın aklına gelmeyecek bir plan ile Hakan efendi karısını ve daha doğmamış yedi aylık bebeğini uçurumdan aşağıya itmiş.

Ne için?

Sigortadan para almak için.


Peh ki ne peh!

Yahu o vicdanla o parayı nasıl yiyeceksin be adam?

Hem karın, hem daha dünyaya gelmemiş bebeğin.

Bu nasıl caniliktir.

Hiç mi vicdan yok be adam?

Hiç mi insanlık yok!!!

Hiç mi Allah korkusu yok!!!.

Hiç mi ailenden sevgi görmedin!!!


Her hafta “Kırmızı Oda”da da izliyorum. Hep kadınlar ağlıyor. Neden, çünkü hep erkeklere kanıyorlar.

Kandırılan kadınlar depresyondan çıkamıyor. Korkunç günler geçiriyor.


Ve kadınları hep erkekler ağlatıyor.

Ve maalesef karısını satan erkek. O aldığı parayla da bir güzel karnını doyuruyor.

Karısını döven erkek.

Küçücük çocuğu taciz eden erkek. Sonra da annesinden ayırıyor. Anne de o tacizci babanın tarafını tutuyor.

Çünkü kadınlar, hep erkeklere inanıyor.


Lütfen bir Allah’ın kulu çıksın bana bir anlatıversin. Bu kadınlar mı saf yoksa gerçekten erkekler çok mu akıllı?


Kavga uluorta edilir, ama sevmek hep gizli

Günlerdir bu cümle dilimde.

Dizi de duydum.

Adam sevgi göstermediği karısına, “Benim babamın bizi sevdiğini, annemi sevdiğini hiç görmedim. Bizim oralarda ‘Kavga uluorta edilir, ama sevmek hep gizlidir’ böyle öğrendim. Ben de sevgimi göstermeye korktum. Çünkü bildiğim şey buydu” dedi.

E doğru değil mi?

Bu ülkenin en büyük sorunu bu değil mi?


Bakın size gerçek mi gerçek bir olay anlatacağım.

Artık gerisine siz karar verin…


Annem ve babam bundan 60 yıl önce evleniyor. Annem daha çok küçük 13 yaşında. Kaynana evine gelin geliyor.

Ve evin ilk oğlu olan yani babam ile evleniyor.

Allah rahmet eylesin babaannem, oğluna yani babama, “Karını döv. Öyle çok sevme. Şımarmasın” diye öğütler veriyor.

Hatta babam akşam eve geldiği zaman, “Hadi git karını döv” diyor.

Babam da odaya gidince, anneme, “Ben şimdi sana vuruyor gibi yapacağım. Sen de ağlama numarası yap” diyerek annesini kandırmaya çalışıyor.

Oyuna uzun bir süre devam etmiş annem ve babam.

Çünkü babaannem kapıda dinliyormuş sesleri. Annem ağlayınca yani babamın onu dövdüğünü zannedince de çok mutlu oluyormuş.

Allah’tan babam bu olayın böyle sürmeyeceğini fark etmiş ve daha ilk yıllarında annemi de alarak İstanbul’a gelmişler.

Şükür.

Gerçekten iyi ki de gelmişler.

Ve ailesinden uzakta bir yuva kurmuş.

Yani demek istediğim şudur ki: Bu ülkenin sınırları içinde bunu yaşayan çok fazla kadın ve erkek var.

Belki karısını dövmek istemiyor, sevmek istiyor. Karısı ile mutlu olmak istiyor. Ama izin verilmiyor.

Belki karısına harika günler yaşatmak istiyor ama izin verilmiyor.

Bu sebeptendir ki, ortalarda mutsuz, erkekler ve kadınlar dolaşıyor.

Ve bizler de böyle korkunç hikayeler duyuyoruz. Görüyoruz.

Yapmayın efendiler…

Yapmayın hanımlar, beyler.

Artık bu kafalar bi değişsin.

21’inci yüzyıldayız.

Allah aşkına nedir bu.

Z kuşağı diye bir gerçek var. Vallahi ellerinizi kırarlar söyleyeyim.

Bu tür muhabbetler Z kuşağına gelmez.

Ayağınızı denk alın derim.


Geliyor gelmekte olan

“Sevgililer Günü” tantanasını sevmeyen kadınlardanım ben.

Tek sevdiğim yanı olayın içinde “Sevgi” kelimesinin geçmesi.

Öyle çiçekler, böcekler, özel yemekler. Kırmızı kıyafetler, akşam buluşmaları, 'hediye almadın' diye küsmeler de hiç bana göre değil. Anlamıyorum da zaten.

Ancak sevdiceğinize sevgi göstermeyi bilmiyorsanız o günü bahane edin bari.

Sarılıp sarmalayın.

Yahu yarın değil beş dakika sonra ne olacağı belli değil.

Hele ki günümüzde.

Kasmayın kendinizi.


Seviyorsanız söyleyin…

Hatta beklemeyin 14 Şubat’ı

Hatta hiç zorunda bile değilsiniz.

Mesela şu an…

Şu dakika…

Neden olmasın.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR