Yazılarım sonrasında sizlerden çok fazla mesajlar alıyorum.
Kimisi haklı olduğumu savunurken, kimisi de ciddi eleştiriyor.
Öncelikle teşekkür ederim eleştirene de, hak verene de…
İnanın düşünceleriniz çok kıymetli.
Hakaret ve küfür olmadığı sürece gelen mesajlarınızı hiç dokunmadan yayınlayacağım.
İster eleştirin, ister hak verin. Hiç fark etmez.
Bugün iki farklı yazıma gelen iki farklı yanıta şöyle bakalım istiyorum…
İlki iki gün önce yazmış olduğum “Bir dirhem et, maalesef bin ayıp örtmüyor” yazımla ilgili.
Fulya isimli okuyucumdan gelen mesajı lütfen dikkatlice okuyun…
Şöyle:
“Merhabalar Esin Hanım, uzun süredir yazılarınızı keyifle takip ediyorum.Bugünkü yazınız da kilo konusunu ele almışsınız.Ben 28 yaşında 78 kilo bir kızım. Çok aşırı kilolu değilim ama görüntü olarak kilolu sayılıyorum.Benim sıkıntım geçmişte de şimdi de dış görüntüm yüzünden. Gittiğim iş görüşmelerinden olumsuz dönüşler alıyorum. İş ilanlarında geçen eğitim, aranan özellikler vs. isteklerin hepsi mevcut oluyor ben de görüşmeye çağırıyorlar gidiyorum. Baştan aşağı süzüp, baştan savma görüşme yapıp gönderiyorlar.Daha önce çok bilinen bir yerin insan kaynakları bölümü için görüşmeye gittim, adam baştan aşağı açık şekilde dış görünüşümü süzdü ve sonuç olumsuz bir görüşme daha. Bir bankanın müdürü için özel garson alımı vardı onda bile özellikle belirtilen şey ‘Kilolu olmayacak’ sizden ricam köşenizden bir gün işverenlere de seslenin, kızlar bu konuda cidden zor durumda. Eğitimimiz, niteliğimiz öncelikli olsun, dış görünüşümüz değil. Kiloluyuz diye beceriksiz, kötü, değiliz. Sevgiler”
Korkunç değil mi?
Bana göre gerçekten korkunç.
Hayır bilgi birikimi, eğitimi gerekliyse size ne efendiler kilolarından.
Hayır kilosu işine engelse, oturduğu yerden kalkamayacak, hareket edemeyecek kadar ciddi sorunlar yaratıyorsa size iş için başvuran kişinin kiloları anlayabilirim. Ki zaten o kişinin doktora gidip sağlığı için bu engelden kurtulması gerek.
Ancak kilosu normal hayatını engellemiyorsa ve eğitimi size uygunsa neden baştan aşağıya süzüyorsunuz kadınları.
Bu da taciz değil midir?
Bu da şiddet değil midir?
İşinize güzel ve hakkını verecek çalışan mı arıyorsunuz?
Yoksa sevgili mi?
Bu nedir Allah aşkına.
Bu nasıl çirkin bir harekettir.
Gerçekten bu konuyla ilgili çok şey yazabilirim. Okurken inanılmaz sinirlendim.
Çoğu kadının bir sürü bilmediğimiz şey başına geliyor. Hemcinslerim adına bir kez daha kahroldum.
Bu konunun ciddi gündeme getirilmesi gerekiyor.
Ve diğer yazım da şu meşhur maske mevzusu üzerine.
Korona hayatımıza girdiği günden bu yana ciddi maske sorunsalı yaşıyoruz.
Maske taktın.
Maske takmadın.
Diye uzayıp giden bir mevzu.
Neyse efendim önceki gün Merve Boluğur ve Gonca Vuslateri için “Maske takmamışlar klasik” tadında bir yazı yazmıştım. Hakan Bey’den gelen eleştiri şöyle:
“Esin Hanım merhaba. Uzun zamandır köşenizi severek okuyan bir kişiyim ve son dönemde dikkatimi çeken bir vurgunuz beni rahatsız etmeye başladı, maske konusu. Sizden ricam lütfen artık Merve Boluğur sokakta maskesizdi, Gonca Vuslateri yine maske takmıyordu gibi söylemlerde bulunmayın, açık havada maske takmayanları şeytanlaştırmayın. Bilmiyorum farkında mısınız ama dünyada açık havada maske takmayı zorunlu kılan birkaç ülkeden biriyiz, ABD, Almanya, İngiltere, Rusya, İsveç, İsviçre, Bulgaristan ve daha pek çok ülkede açık havada insanlar maske takmıyor, isterse takıyor. Sağlık Bakanı bile en sonunda gecen hafta 2 metre mesafenizde kimse yok ise takmayabilirsiniz dedi, ki Derya Unutmaz gibi dünyaca ünlü immunuloglarımız açık havada çok yakın temas ya da çok kalabalık hariç korona yok diye açıklama yaptı (Twitter sayfasında görebilirsiniz) bir sene önce sağlıklı kişilerin maske takmasına gerek yok diyen ekran yıldızı doktorlarımız Osman Müftüoğlu ve Mehmet Ceyhan bugün maskesiz dışarı çıkanı hapse atın diyecek neredeyse, lütfen. Siz de bu akıma katılmayın, ne istiyorsunuz 30 sene daha maske ile mi gezelim? Gece uyurken de mi maske takalım? Kendi karbondioksitimizi senelerce daha mı koklayalım? Salgın yok anlayın artık diyen Yeşim Salkım dostunuzu eleştirseniz sanırım daha yapıcı bir eleştiri yapmış olursunuz. Lütfen siz de kendinizce bu konuyu araştırın, açık havada kalabalık ortam ve yakın temas dışında maske takmanın lüzumsuz ve zararlı olduğunu göreceksiniz”
Sevgili Hakan öncelikle teşekkür ederim düşüncelerine ve eleştirin için.
Haklısın ben de senin gibi düşünüyorum ancak belirtmiş olduğun ülkelerin çoğunluğu kayıtsız şartsız aşısını oluyor.
Ve aşılamada ciddi hızlılar.
Bizim ülkemizde henüz yüzde 14 oranında bir aşılama var.
Keza aşı vardı, yoktu tartışması çok başka. Ancak birçok kişi randevusunu alıp aşı olmaya gitmiyor maalesef ülkemizde. Çoğu kişinin hakkını gasp ediyor.
Ki, bu daha da fena.
Bugün köşemde tam da bundan bahsedecektim.
Hak kazanan birçok kişi aşı olmaya gitmiyor.
Hak kazanmamış birçok kişi de aşı sırası bekliyor.
Eğer aşılama yüzde 50’lere gelseydi ülkemizde söylediğinde çok haklısın.
Çıkartalım tabii maskeleri. Ki ben de çıkartmak istiyorum. İnan açık havada ben de, tabii insanların arasında yürümüyorsam takmıyorum zaten.
Ama sokakta, caddelerde insanların arasında yürüyorsam açık hava diye maskemi çıkartmıyorum. Ki ben iki kez aşı oldum.
Yani diyeceğim odur ki, sevgili Hakan, aşılama oranımızın yüzdelere gelmeden bu dediğin konuda bizler daha çok tartışırız.
O zaman bizlerin de diğer ülkeler gibi rahat ve maskesiz dolaşmamız doğru olur.
Düşün daha öğretmenlerimiz tam anlamıyla aşılanmadı ve çocuklarımız okullara dönemiyor.
Saydığın birçok ülkede eğitim devam ediyor. Okullar kapanmadı...
İnşallah anlatabilmişimdir.