İçişleri Bakanlığı, PCR testi zorunluluğuyla ilgili genelge yayımladı. Genelgede, aşı olmayanlara konser, tiyatro gibi etkinlikler ve uçak, otobüs, tren yolculuklarında 6 Eylül'den itibaren PCR testi zorunluluğu getirildiği belirtildi.
Ki bence harika bir karar.
Sadece bizim ülkemiz için değil, birçok ülke bu kararı almaya başladı.
Fakat bizim ülkemizde bu kurala itiraz edenler var. En başta da Yıldız Tilbe. Yıldız; "İsteyen aşı olur, istemeyen olmaz. Bu insanın tercih hakkıdır. Tüm yasaların, kanunların üstündedir. İnsanın kişilik hakları dokunulmazdır. Asla isyan etmiyorum, hakkımı savunuyorum. Korumayan bir aşıyı neden olayım? Kanıtlanmamış, üretenlerin bile sorumluluğunu almadığı, 'Bir şey olursa sorumlu değiliz' dedi bir aşıyı neden vurulayım? 4 aşı korumuyorsa 44 aşı mı vurulacak, ne oluyoruz?" diyerek aşı olmayacağını dile getirdi.
O zaman Yıldız sen evinde otur. Evinden şarkılarını söyle. Hatta cama çık bağıra çağıra söyle. Ya da sosyal medyadan canlı yayın aç söyle.
Çünkü bu durumda konser veremeyeceksin.
Çünkü bu durumda başkalarını tehlikeye atmaya devam ediyorsun.
Çünkü bu yüzden aşı olan insanlar PCR testi yaptıran insanlar seni dinlemeye gelecek. Ama sahnede sen olmayacaksın bu durumda.
Yediğin, içtiğin her şeyin hammaddesinde ne var biliyor musun?
Bizim insanımız günden güne daha da komik olmaya devam ediyor. Bir kesim var ki, "Aşının ham maddesinde, içeriğinde ne var bilmiyorum. O yüzden ne kendime, ne çocuğuma aşı yaptırmam" diyor.
İyi de kardeşim çocuklarına her türlü şeyi yedirip içiriyorsun.
Onların hammaddesini, içeriğini biliyor musun?
Ben gerçekten bazı anne ve babaları çözemiyorum. Görüyorum çocuklarına her türlü şeyi yedirip içiriyorlar. Çoğunun içinde ne var, ne yok, hammaddesi nedir, içeriği nedir hiç birini bilmeden bunlarla besliyorlar çocuklarını. Ama mevzu aşıya geldiğinde "Vay efendim zararlı" diyorlar.
Daha önceki gün bir gazeteci arkadaşımız hayatını kaybetti.
Allah sevenlerine ve ailesine sabır versin.
Aşı karşıtlığı yüzünden on gün içinde hayata gözlerini yumdu Berna Nuri Süer.
Sevenlerini geride bıraktı.
Gerçekten çok üzücü. Yapmayın etmeyin. Kendinizi düşünmüyorsanız sevenlerinizi, geride bırakacağız çocuklarınızı ailenizi düşünün.
Benim aklım almıyor nasıl bir insan bunu yapar?
Uçaktan düşen Afganlarla ilgili tişört yapmışlar.
Üzerine de İngilizce, "Kabil Atlama Kulübü" yazmışlar.
Küfür edeceğim, bin bela okuyacağım ama neye yarar. İnsanlıktan çıkmış bu insanlar anlar mı, yaptıkları densizliğin farkına varırlar mı?
Gerçekten aklım almıyor nasıl bir yaratık bunu yapanlar. Ne yazık ki, bu insanlarla aynı havayı soluyor bu gezegen de birlikte yaşamak zorunda kalıyoruz.
Pislikler!!!
Ne saçma bir tartışma
Günlerdir "Konsept gereği çocuk alınmayan mekanlar" konusu tartışılıyor.
Hem köşe yazarları hem de sokaktaki insan konuşup duruyor.
Yok efendim "Nasıl olurmuş? Mekanlara neden çocuk alınmazmış!"
Okuyorum yazılanları. Hatta bazı insanların söylemlerini dinliyor ve şok geçiriyorum. Ne çok gereksiz ve saçma sapan uzattırılıyor mevzu.
Sonuç olarak sadece bizim ülkemizde değil ki, dünyada da bu böyle. Çocukların alınmadığı mekanlar gibi otellerde var. Ve bu çok normal değil mi?
Fakat bazı anne ve babalar o kadar hassas ki, "Nasıl olur" nidaları atıyor.
Olur efendim bal gibi olur.
Bazı insanlar çocukların olmadığı yerlerde yemek yemek, tatil yapmak isteyebilir. Bu gayet normaldir. Hem düğünlere de çocuk alınmıyor.
Fazla müzik sesi.
Tütün mamulleri.
Alkollü içecekler ve bunların hepsini geç bazı insanlar gerçekten çocuk sesi olmadan keyif yapmak isteyebilir. Allah aşkına bu gayet normal.
Bunu bu kadar uzatmak yersiz...