-Hiç keyfim yok. Yılbaşı gibi değil. Evden çıkmayacağım.

-Sanırım PTT modunda bir yılbaşı gecesi geçireceğim. Pijama, terlik, televizyon en iyisi.

-Belki arkadaşlarla evde yemek yer, gece yarısını görmeden uyumuş olurum...

Diyen çoğu insan ucundan, kıyısından da olsa eğlendi gördüğüm kadarıyla. Ki bu listenin en başında yer alanlardan biri de bendim. Benim hiç ama hiç keyfim yoktu. Canım hiçbir şey istemiyordu. Ama yılın son günü o coşkuya girdim. Daha doğrusu Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Yavuz Barlas'ın düzenlediği mini yılbaşı partisi ile yakalayıverdim modumu. Ve tam yılbaşı günü PTT moduna geçiyordum ki, ani bir kararla kendimi akşam üzeri Sapanca yolunda buluverdim.

Saatler 21:00'ı gösterdiğinde Sapanca'ya varmış dostlarla kucaklaşmıştım bile. Ve gece yarısında da Cenk Eren şarkıları ile göbek atarak, gülerek, eğlenerek, sarılarak yeni bir seneye "Hoş geldin" dedik.

Ne yalan söyleyeyim mis oldu. Oh be güzel oldu. Dünü, aylar önceyi, hatta bir gün önceki sıkıntıları bir anda unutup coştuk, eğlendik. Ne de olsa yeni bir seneye "Merhaba" diyoruz öyle değil mi?

Önümüzde 365 günlük bir kitap sayfası boş duruyor. Yeni sayfaları biz dolduracağız. Yeni dostlar kazanılacak, yeni arkadaşlıklar oluşacak, yeni gezme rotaları belirlenecek, yeni konserler, yeni oyunlar izlenecek, yeni tatiller yapılacak. Yeni yeni yeni... Her şey yeniden başlayacak. Yeni bir sene, yeni heyecanlar. Hatta yeni bir yaş kutlanacak. Dostların doğum günleri kutlanacak. Yani yeni yeni hikayeler yazılacak. Daha ne olsun!!!.. Gerçekten daha ne olsun. Şimdi bu kitabı nasıl yazacağımız önemli.

Oh be... Oh beee.

Yeni hikayelere merhaba o halde. Geçmiş seneyi kapatırken yaşadığım karamsarlık yerine içim umut dolu başladım yeni seneye. Ve gerçekten yeni sene benim için böyle başladı anlayacağınız.

Coşkulu... Heyecanlı... İstekli... Kararlı...

Her şeyi yeniden yenilenerek hatta eksik kalan çok şey tamamlanarak geçecek.

Hiç umudum yokken, bir anda umut kapladığı yüreğimi. Bu da yeni senenin güzel enerjisi...

Siz de enerjinizi toplayın güzel yeni günlere hazırlanın derim. Ve yeni kitabınızı siz yazacaksınız. O yüzden de kalemi doğru tutun derim. Ve güzel yazmaya gayret edin.

Şık-rüküş değil sıradan kostümler vardı

Tabii ayın ilk günü kuruldum koltuğuma kim nerede sahneye çıkmış. Kim şık, kim rüküş. Herkesler nerede geceyi kutlamış diye bakmadım değil! Merak ettiğim kişilerin en başında gelenler evinde kaza geçiren ve iki aydır sahnelerden uzak olan Ajda Pekkan ve aldığı ceza sonrası ilk büyük konserini verecek olan Gülşen'di. Ajda Pekkan'ın sahnede ne yapacağı, ne giyeceği en merak ettiğim mevzuydu. Sahnede performansı yaşadığı sıkıntılar sonrası gayet başarılıydı. Aslında ilk bakışta kıyafetini beğenmedim. Ama sonra birkaç kez daha izleyince çok güzel olduğunu fark ettim. Sadece yılbaşı gecesi için sanırım biraz rengi farklı geldi. Ama Ajda Pekkan yaşadığı sağlık sıkıntısını düşününce ve kısa sürede kendini toparlayıp sahneye dönmesi karşısında doğru kıyafetin bir önemi olmadığına karar verdim. Süperstar yine süperdi anlayacağınız. İzmir Gündoğan Meydanı'nda konser veren Gülşen'in de herhangi bir siyasi açıklama yapmaması hoşuma gitti. Belediye Başkanı Tunç Soyer'in kendisine hediye ettiği zeytin dalını alırken tüm dünyaya "Barış" dilemesi güzeldi. Hoşuma gitti. Kıyafetini ise sıradan buldum. Bir yılbaşı gecesi coşkusu yoktu. Ki Gülşen daha iddialı kıyafetler giydi. Onun dışında kimleri mi beğendim? Aslında "Bilmem kimin kıyafeti muhteşemdi" diyeceğim bir kıyafet yoktu. Ünlü isimler evet hazırlanmışlar ama özenmemişler. Bir kıyafet giyip çıkmışlar gibiydiler. Ki normalde ünlü isimler aylarca yılbaşı gecesine hazırlanır güzel kostümler diktirirlerdi. Şimdi çoğu artık sıradan bir gece sahneye çıkıyor gibi giyinip çıkıyor. Ki bu sene bana öyle geldi. Özellikli yani yılbaşı gecesi kıyafetine pek rastlamadım. Ki ünlü isimler bundan önceki gecelerde daha yılbaşı gecesi kıyafetleri giydiler. Yani bu sene şık ve rüküş yok. Sıradan kostümler vardı bana göre. Ki zaten tüm detayları ile bu sabah saatler 08:30'u gösterdiğinde Habertürk ekranın da Kadir Kaymakçı ve Esra Topbaş ile "Gün Başlıyor" da yorumlanacağız Mehmet Çalışkan ile kaçırmayın derim. Şükür evlenme teklifi aldı Bestemsu Özdemir denediğinde ya da her hangi bir magazin programında ya da sayfalarında fotoğrafını gördüğüm zaman, "Allah'ım birisi şu kıza bi evlenme teklif etse" sözleri istem dışı dilimden dökülüveriyordu. Şükür yılbaşı günü Mehmet Durdu evlenme teklif etmiş. Haberi görünce "Oh be şükür kızımız evleniyor" dedim. Çünkü gerçekten artık ben üzülmeye başlamıştım. Çünkü Bestemsu o kadar çok evlenmek istiyor ve bunu dile getiriyordu ki, artık üzülmemek imkansızdı. Neyse neyse bu sorunu da hallettik bak görüyor musunuz. Memleket olarak rahat nefes alabiliriz. Hem bu çift bence çok iyi anlaşacak. Zevkleri aynı. Mehmet Bey'in kırmızı ayakkabıları ile yere çöküp evlilik teklif etmesinden ve Bestemsu'nun ne olduğunu anlayamadığım garip ayakkabısına baktığımda hemen anlamadım anlaşacaklarını. Zevksizlik var. Renk var. Gariplik desen o da var. İlginçlik de seviyorlar belli. E tabii biraz da farklılık. Al sana bal gibi ortak zevk. Hepsi var hepsi. Çok iyi anlaşacaklar belli. Ya da hemen ayrılacaklar. Arası yok yani... Bu kadar garip ve zevksiz ayakkabılar ile yani ara olmaz gibi geldi bana. Neyse yine de hayırlı olsun. Bestemsu adına sevindim. Çok fazla evlenmek istiyordu.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR