Ortada kocaman bir gerçek var ki; evet deprem ülkesinde yaşıyoruz. Bu bir bir daha iki. Fakat bunu düzeltmek için her hangi bir şey yapılmıyor. Her depremde bilanço daha da büyüyor.

Daha da felaket oluyor.

Bütün deprem bilimciler, sürekli; "Deprem olacak, deprem olacak" diye bangır bangır bağırıyor. Fakat ne oluyor? Hiçbir şey!!!

On ilimize deprem gece yarısı geldi. Hem de kara kışın tam ortasında. "Kış gelmedi, susuz kalacağız" derken kar yağışı başladığı haftada korkunç bir deprem oldu. Ve 24 saat geçmeden, kurtarma çalışmaları sürerken bir deprem daha oldu.

Ve klasik görüntüler; görkemli gözüken binalar kağıt gibi yıkıldı.

İçimiz açıyor, yüreğimiz parçalanıyor. İstanbul'da büyük deprem felaketi beklenirken, biz bu şehirde yaşayanlar sıcak evlerimizde görüntüleri izlerken utanarak oturuyoruz. Kabuğumuza sığamıyoruz.

Her saat başı can kaybının bilançosu artıyor. Yarın, öbür gün, diğer gün. Bir hafta sonra acı bilanço ne olacak bilmiyoruz. Daha köylere ulaşılamadı. İlçelere ulaşılamadı. Allah'ım sen yardım et.

Gerçekten aklımız, mantığımız durdu.

Biz bu acıyı ve üzüntüyü hak etmiyoruz. İnsanımız uykunun en güzel anında böyle korkunç bir acıyı hak etmiyor. Çoluk, çocuk, genç, yaşlı.

Gerçekten mantığımız, düşüncemiz her şey durdu. Saatler durdu. Dakikalar ilerlemiyor ancak hayatını kaybedenlerin rakamları sürekli artıyor.

Böyle günlerde tek yürek oluruz

Her konuda tartışır, her konuda kavga eder, her konuda ayrı düşsek bile böyle günlerde tek yürek oluruz. Biz ülke olarak her türlü sıkıntıda kavuşuruz.

Yine öyle oldu.

Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde saat 04:17'de 7.7 büyüklüğündeki deprem sonrasında, kapkara bir haftaya başlayan Türkiye tek yürek oldu.

Düşünün tek bir şehirde değil, memleketin çok yerinde binalar yıkıldı. Kara bir pazartesiye gözümüzü açtık. Pazartesi günleri Habertürk'te yayınlanan Gün Başlıyor programına gitmek için 06:30'da uyandım.

Hazırlanmaya başlamıştım ki, "Yayın iptal" diye telefon geldi.

Ben de "Hayırdır bir şey mi oldu?" derken "Keşke gelmeseydi" dediğim mesaj geldi ve acı gerçek ile güne başladım. Ekranı açtığımda da detayları öğrendim. Gün çizinde de bizleri daha da mutsuz eden haberler geldi. Ve dediğim gibi bugün ne gibi kötü haberler alacağız bilmiyorum. Allah yardımcımız olsun.

Malatya, Gaziantep, Hatay, İskenderun, Adana gibi birçok güzel şehrimizde dostlarım var. Hatta birçoğumuzun dostları var. Erken saatlerde hepsini aramaya başladım. Çoğuna ulaşamadım. Ve buradaki ailelerini aradım. Hatta çoğunu o saatte uyandırdım. Bazıları korkunç haberi benden aldı maalesef. Hiç böyle tatsız bir haber vermek istemezdim ama güne erken saatlerde başlayıp öğrenince içiniz hop ediyor.

Bu depremde de bir kez daha gördük ki, binalar insanları öldürmeye devam ediyor.

Çünkü kimse akıllanmıyor. Kimse bu ülkenin deprem bölgesi olduğunu kabul etmek istemiyor. Bu acının yaraları sarılınca bunu da unutacağız. Ve yine aynı şeyler mi yaşanacak?


Hayır bu sefer olmasın. Artık yeter. Bu binaları kim yaptıysa. Kim izin verdiyse hepsi en acımasız şekilde cezalandırmalı.

Ahlaksızlar

Bir grup kendini bilmez densiz, enkaz altındaki vatandaşlarımızı kurtaracak gibi bağlantı kurup dalga geçiyorlar. Konuşmaları da gülerek yayınlamışlar.

Dinlerken tüylerim ürperdi. Bu kötülük..

Bakın bu kötülük. Bunu yapan pislikler her türlü kötülüğü yapar.

Bunu normal bir insan evladı yapamaz. Gerçekten yapamaz. insanlar enkazın altında, seslerini duyurduklarını umut ediyorlar ama edepsizler dalga geçiyor.

Lütfen yetkililerimiz bu rezilleri bulup en ağız cezayı versin.

En ağır cezayı. Çünkü bunlar hak ediyor. Bu şerefsizlerin, kaçak ürün kullanarak bina yapan müteahhitlerden hiçbir fark yok.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR