Ben "Hastalıklı ilişkiler" diyorum ama son yılların moda sözü "Toksik ilişkiler"in kol gezdiği şu günlerde güzel çiftler de arz-ı endam etmiyor değil. Mesela İrem Derici-Atakan, Hande Erçel-Hakan Sabancı, Dilan Çiçek-Mert Yazıcıoğlu. Şimdilik güzel gözüküyorlar yarın ne olur bilinmez. İnşallah güzel olsun tabii. Uzun soluklu olsun. Kim ister mutsuzluk. Fakat ilişkiler şu ara sabun köpüğü. Başlıyor, hooop bitiyor. Sonra ilk iş Instagram hesabında insanlar birbirini takipten çıkıyor. Ardından fotoğraflar kaldırılıyor.

Sonra telefonda engeller basılıyor.

Sağda solda bir güzel laf çakılıyor

Diye uzayıp gidiyor. Ki son zamanlarda kiminle konuşsam "Delirmek üzereyim" diye başlıyor söze.

Ne erkek mutlu, ne de kadın!!! Kadın da, erkek de istedikleri kişiyi elde ediyor sonra da vazgeçiyorlar. Sıkılıp ayrılmak için bin bir takla atıyorlar.

İyi de neden kimse mutlu olamıyor. Evlisi "Ne güzel bekarsınız" diyor. Bekarı "Ne güzel evlisiniz. Ben de evlenmek istiyorum" diyor. İlişkisi olan da, "Çıldırmak üzereyim nasıl ayrılacağım bilmiyorum" diyor.

Gerçekten bu konunun uzmanı değilim. Ancak etrafımda gerçekten hiçbir kadın da, erkek de mutlu değil. Sürekli bir bahane, bir kaçma, bir uzaklaşma, bir yakınlaşma, bir arayış derdinde. Ama ne arıyorlar, nereye varacaklar ben anlamış değilim.


Ve dünya ilişkisinden de, aşkından da soğudum. Gerçekten etrafımda çok az gerçek ilişki yaşayan insan var. Onları da koruma altına almak istiyorum. Çünkü gerçekler. Samimiler, ne düşünüyorsa onu söylüyor, yapıyor ve uyguluyorlar. Hiç öyle kıvırtıp lafı dolandırmıyorlar.

Yani arkadaş zaten hayat zor. Hayatı daha da zorlaştırmasanız mı kendinize. Yahu ne istiyorsanız onu direkt söyleyin karşınızdakini ve öyle devam edin. Neden bu kadar kendinizi üzüyor ya da yıpratıyorsunuz ben anlamış değilim.

Tabii bu durum sadece ilişkilerde geçerli değil.

Evi, barkı, arabası, kıyafeti, ziynet eşyaları olan da mutsuz, olmayan da mutsuz. Olan, daha çok olmasını, olmayan da onlara sahip olmak istiyor. Sahip olunca da daha fazlasını istiyor.

İşi olan da, olmayan da mutsuz. İşi olan işten sıkılmış, işi olmayan da iş buluyor iki gün sonra da bir bahane ile işinden ayrılıyor. Ya da bir anda en üst seviyeye yükselmek istiyor.

Gerçekten şu ara gezegenlerde de mi bir şey var, yoksa hava ve suda mı bilmiyorum ama bir gariplik var benden söylemesi.

Strateji olmazsa erkek kaçar

Geçen tam da bu ilişkiler üzerinden sohbet ederken gazeteci arkadaşım Timuçin Güner, "Kadın strateji kurmazsa kaybeder. Çünkü erkekler dobra kadından kaçar, korkarlar. Erkeklere hiçbir zaman duygular konusunda gerçeği söylememek gerek" dedi.

Beni aldı bir kahkaha... Kusura bakmayın ama gülerken de ağzımı doldura doldura küfür ettim.

Yahu korkak erkekle ne işimiz var zaten!!!

Strateji kurmayalım da gerçek yüzü ortaya çıksın öyle mi? Korkuyorsa da güle güle gitsin. Allah bizi korumuş olur zaten. Öyle strateji kurmayan, dümdüz, dürüst, çalışkan, ayakları üzerinde duran kadını bulmuş, üstüne üstlük bir de aşkını, ilgisini belli edecek adama. Sonra adam da korkacak kaçacak. Yahu bıraksın gitsin zaten.

Ne işi var böyle düzgün kadının yanında öyle korkak adamların.

Ben çok sabit fikirliyim bu konuda. Strateji kuran kadın arkadaşlarım var evet ama hiçbir zaman da onları anlamadım zaten. Çok yorucu geliyor bana. İlişki öyle strateji ile yürürse yalan olur, dolan olur.

Bana göre değil. Yapabilene bravo tabii.


Hatta çoğu zaman, "Az biraz ders verin bana" diyorum ama sonunda görüyorum o strateji kuran insanlar da çok mutlu olmuyor. Eninde sonunda patlıyor tekerlek.

Bir de gerçekten hayatta bu kadar sorun varken, yapmayın etmeyin. Güzel ve mutlu değilseniz zaten o kişiyi zorla yanınızda tutamazsınız ki!!! Kimsenin de yanında duramazsınız. O yüzden ben böyle stratejilere gelemem. Size de tavsiye etmem. Gerçek, düzgün bir şey yaşamak istiyorsanız da böyle işlerle uğraşmayın derim.

Bir kitap tavsiyesi

Bu arada daha önce bahsedecektim ama araya tatsız olaylar girdi maalesef. Ancak kitap için, güzel cümleler için hiç geç değil. Habertürk'ün kıymetli yazarlarından ve benim de bir dönem "Alt Üst Muhabbetler" programından sevgili partnerim Serdar Turgut şahane bir kitapla çıkageldi. Serdar Turgut'un, sessiz sedasız yazdığı "Kütüphanemdeki Sesler"i şiddetle tavsiye ederim. Kitapta cazdan kitapların dünyasına, yazarların ve bestecilerin çekişmelerinden Avrupa kafe kültürüne, psikolojiden resim sanatına, Paris’ten Hollywood’a uzanan entelektüel bir anlatı bulacaksınız. Sayfalar arasında seyahat ederken, cazın doğduğu mahalleden yola çıkıp çöldeki Burning Man festivaline nasıl vardığınıza çok şaşıracaksınız. Ki Serdar Turgut’un akıcı kaleminden yaratıcılığın hikâyesine doğaçlama bir yolculuk size çok iyi gelecek eminim.Şu tatsız günlerde de okumak, araştırmak, hayal dünyasında gezinmek ilaç gibi gelebilir. Şiddetle tavsiye ederim.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR