Böldün tüm kadınları ikiye. Şimdi ayıkla pirincin taşını. Sağım, solum, önüm, arkam herkes Meryem'i konuşuyor. Ama öyle böyle değil. "Doğursun mu?" , "Doğurmasın mı?", "Yok o bir sperm hırsızı", "Yok adam sevişirken bilmiyor muymuş?" aman daha neler neler. Yazmaya kalksam sayfalar yetmez. Ama işte sonra ne mi oldu? Biz dün Meryem'in anlattıkları ile yüzleştik. O çok konuşan, "Haksızlık ediyor canım doğuramaz karşısındaki adama sormadan" diyen tüm kadınlar "Aman Allah'ım ne kadar üzüldüm" demeye başladı. Ve Meryem bizi neyle mi yüzleştirdi?




- Türkiye'de kadın ve erkek ilişkisinin aslında hastalıklı olduğunu ve iki tarafında yalnız olduğunu.




- İnsanlarımızın güvensiz olduğunu.




- Çoğu kadınının ve erkeğin ilişkiyi görüntü için yaşadığını.




- İnsanların birbirini Google ile anında sorguladığını.




- Ve Türk erkeklerinin korunma konusunda hâlâ "Bir şey olmaz" dediğini.




- Türk erkeklerin ünlü kadın merakını.




- Türk erkeklerinin zayıf kadın sevdiğini ve genelde birçoğunun "Aslında ben senin için istiyorum kilo vermeni kendini daha iyi hissedeceksin" dediğini.




- Ve kadınların aslında her konuda zorluk çektiğini.


Kadın erkek ilişkisine daldık, magazin fısıltılarını es geçtik. Biz hiçbir zaman bu sorunu çözemeyeceğiz, o kesin.




Diyeceğim odur ki, Meryem Uzerli'nin röportaj esnasında bahsettiği platonik aşkının Beyaz olduğunu düşünüyorum. Çünkü zamanında da, Beyaz ile yakınlaştığına dair ufak tefek söylentiler çıkmıştı. Dün de birçok kişi bunu yine konuşuyordu. Ha Beyaz ile aşk yaşasa yine üzülürdü Meryem. Çünkü kadın Avrupalı kadın gibi düşünüyor, Türk gibi değil. Biz Türk kadınları hiç olmayacak kişileri göklere çıkarıyoruz.




MOTTOMUZ ÖZGÜRLÜK




Geçen cuma günü bir okuyucu e-postası yayınlamıştım hatırlarsanız. Okuyucu Supper Club'a gittiklerinde arkadaşlarından birinin transseksüel olduğu için içeri alınmadığından ve hakarete uğradığından bahsediyordu. Kulüpten konuyla ilgili bir e-posta aldım. Her zaman karşı tarafın da söz hakkı olduğu için onu da yayınlıyorum: "Esin Hanım. Olay 8 Ağustos Perşembe günü gerçekleşmiştir. İşletmeye ilk olarak 8-9 kişilik bir grup gelmiştir. Yazınızda sözü geçen trans birey ise hemen arkalarında pembe BMW marka otomobiliyle gelmiştir. Şahıs aracını valeye teslim ederken, beraberinde geldiği ilk grup içeri girmiştir. Sonra söz konusu trans birey, kapıya geldiğinde kapıdaki güvenlik arkadaşlar, kendisini içeriye alamayacaklarını söylemiştir. Kapıda bir sürü "Nasıl almazsın beni, sırf travesti olduğum için değil mi?" diyalogu yaşandıktan sonra söz konusu misafir, işletme müdürü ile görüşmek istediğini belirtmiştir. İşletme müdürü, kıyafetinin uygun olmadığı için alınmadığını uygun bir dille izah etmiştir. Ancak şahıs, bu konuşma sonrasında güvenlik görevlilerine ağıza alınmayacak ölçüde hakaretler ve küfürler yağdırmıştır. Kaldı ki, beraberinde geldiği ve içeriye alınan 8-9 kişilik grup arasında da bir trans birey bulunmaktadır ve görünümü düzgün olduğu için içeriye alınmıştır. Kendisinin içeriye alınmama nedeni sadece kılık kıyafettir. Kesinlikle cinsiyet ayrımcılığı yapılmamıştır ve aynı gruptan diğer trans bireyin içeri alınmasında hiçbir zorluk çıkarılmamıştır.


Kamera kayıtlarında tüm görüntüler mevcuttur. Söz konusu kişiye kesinlikle sözlü ve fiziki bir müdahale olmamıştır. Kendisine en ufak bir saygısızlık yapılmamıştır. Tüm dünyada ve Türkiye'de mottosu "Özgürlük" olan Supperclub markasında cinsiyet ayrımcılığı ve homofobik söylemlerle karşılaşmak söz konusu bile olamaz" deniyor. Adı geçen kulübü ben de biliyorum çok kez gittim. Cinsiyet ayrımcılığı yaptıklarını ben de gerçekten düşünmüyorum. Çünkü ne zaman gitsem gerçekten cinsel özgürlüklerini açıkça yaşayan insanların çoğunlukta olduğunu görüyorum. Yani kısacası ortaya yine kılık kıyafet durumu çıkıyor. Malum son zamanlarda bu olaylarla çok ilgilenir olduk. Yok şortu kısa, yok eteği kısa, yok dar pantolon giymiş, yok memeleri çok ortada, yok öyle yok şöyle yok böyle. Tabii ki bu ince detaylı bir konu. Ama tabii her kulübün de kendine göre kuralları var. Ona da uymak gerek.




Ve kadınlarımız hâlâ...




UZUN süredir izlemiyordum, geçen gün 'Ben Bilmem Eşim Bilir'e denk geldiğimde bir kez daha şunu fark ettim ki kadınlar sürekli eşlerine: "Aşkım, aferin, hadi yaparsın, sus, tamam aferin sana, hadi bebeğim sen yaparsın, kıyamam bebeğime" tarzında sözler sarf ediyor. Bu sözleri çoğu zaman parkta, uçakta, restoran gibi yerlerde bir annenin çocuğu ile ilgilenirken sarf ettiğini de duyuyorum. Kafam karışıyor. Sanırım evlilik böyle bir şey. Kadınlar bir dönem sonra eşlerini çocukları gibi mi görmeye başlıyor? Bence büyük tehlike, hem de kocaman bir tehlike. Aman hanımlar dikkat.




Siz uyurken




- CHANTA 02.30 "Üstümdeki kıyafeti beğenmedim. Beni çok şişko gösteriyor baksana" diyen kıza arkadaşı "Ben üstümdeki kıyafeti vereyim mi? İstiyorsan değiştirelim. Benim için fark etmez" diyor.

- GALATASARAY LİSESİ ÖNÜ 01.00 bir grup bildiğiniz halay çekiyor. Bildiğiniz tüm türküleri söyleyip coşup göbek attılar.




- ÇOK oynak bir gece sanırım. Geçen sene fark ettim ki, her köşe başında bir kişi kıvırıyor. Cihangir'de 04.00'te eve dönerken iki kişinin hem şarkı söyleyip hem de dans ettiğini fark ettim. E güzel kavga edeceklerine dans etsinler daha iyi tabii .





İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR