Hafta sonu aralarında yazar Berna Kumaş Sipahi’nin de olduğu arkadaşlarımı ziyaret etmek için İzmir’e gittim. Sipahi’nin yeni kitabı ‘Bir Günah Bir Sevap’ın Tüyap 24. İzmir Kitap Fuarı’nda imza günü vardı.
Onun peşine takılıp fırsattan istifade fuarı da ziyaret etim.
13 Nisan Cumartesi günü fuar miting alanı gibiydi. Öğleden sonra hala kapılarda kilometrelerce kuyruk...
Ucuz mal kuyruğu değil, kitap fuarına girebilmek için!
Sırada saatlerce bekleyen 7’den 70’e insanları görmek umudu yeşertmek demek, mutluluk demek, aydınlık demek.
İçerisi dışarıdan da kalabalık. Canan Tan’dan Ayşe Kulin’e, Uğur Dündar’dan Hasan Ali Toptaş’a tüm yazarların imza çadırlarının önü de kapı kuyruğundan farksız.
İçeride tahmin edebileceğiniz gibi müthiş bir uğultu var. Ancak o uğultunun içinde bile anonslara kulak kesilmemeniz mümkün değil.
Şöyle bir ses geliyor kalabalığın içinden: “Taşlı güneş gözlüğünün sahibi hanımefendi kafanızı bir yoklayın bakalım, evet o gözlük artık saçlarınızın arasında değil çünkü bende. Geri almak istiyorsanız yanıma gelmeniz gerekir.”, “Ayla ve Dilara’nın annesi, kitaplara mı daldınız? Çok güzel ama çocuklarınız sizi merak ediyor. İki dakika ara verip yanıma gelebilir misiniz?”, “O çantayı modası geçtiği için mi bıraktınız? Bence gayet iyi durumda. Gelip alsanız iyi edersiniz” vs.
Bir süre sonra kitapları bırakıp her biri birbirinden eğlenceli anonsları dinlemeye başladım.
Bu doğaçlama anonsları yapan hanımefendi TRT’nin emekli spikeri İffet Diler’miş ve 10 yıldır TÜYAP’ın İstanbul dışındaki tüm fuarlarının anonslarını yapıyormuş. Sosyal medyadaki adı ‘Anonsçu Teyze’.
Tıpkı benim gibi herkes onu dinliyor ve gülümsüyordu.
İlk kez anonsların can kulağı ile dinlendiği bir fuardayım.
İşini severek yapan nasıl da farkını fark ettiriyor.
Sevgili TÜYAP, İffet Hanım’ı İstanbul’a da getirseniz ne güzel olur…
Bir isme hayranlık duymak için sebebiniz olmalı.
Bir sanatçının oyunculuğunu, yorumculuğunu ya da heykellerini, resimlerini çok sevebilirim ama bu kişinin şahsına ‘hayranlık’ duymamı sağlamaz.
Kişinin şahsına hayranlık duymak için çok daha fazlası gerekir.
Örneğin geçen hafta Zorlu PSM’de ‘50. Sanat Yılını’ kutlayan Erol Evgin gibi…
Hayranıyım çünkü 50 yıldır hem sahnede hem TV’de hem de sinemada birbirinden iyi, kaliteli işler yaparken hiçbir konuda taviz vermedi.
Ucuzluktan, polemikten, sahtelikten, bayağılıktan, kabalıktan, skandaldan, sansasyondan uzak 50 yılı tamamlamak kaç kişinin harcı?
Üstelik hep zirvede kalarak…
Tıpkı babası gibi müzisyen olan Murat Evgin, “Onu sadece iyi şarkı söylediği, yakışıklı olduğu için değil nezaketin zayıflık sanıldığı günümüzde hala böyle nazik kaldığı ve duruşunu 50 yıldır hiç bozmadığı için seviyoruz” diyerek aslında hepimizin duygularına tercüman oldu.
Sizi çok seviyoruz Erol Evgin, iyi ki varsınız.
Şarkılarınızla, nezaketinizle, varlığınızla, sanatınızla bize soluk aldırıyorsunuz…