27 Temmuz günü meteroloji şiddetli yağış uyarısı vermiş ancak kafamıza taştan farksız dolu yağacağını söylememişti. O gün, camımız çerçevemiz başımıza geçerken, İstanbul caddelerinde yüzerek yolumuzu bulmaya çalışırken neye uğradığımızı şaşırmıştık. 22 Ağustos içinse meteoroloji İstanbul için bir gün önceden alarm verip şiddetli dolu geleceğini söyleyince


inandık, önlemlerimizi aldık, otomobillerimizi halıların altına sakladık ancak günün sonunda tatlı bir yaz yağmuruyla baş başa


kaldık. Anladık ki İstanbul için 'uzmanların' hava tahminini tutturma ihtimali, Sayısal Loto'yu tutturmalarından çok daha zor.

UZMANLARA MEYDAN OKUYOR

Oysa sosyal medyada, işi değil de hobisi hava tahmini olan biri var ve öngörüleri meteorolojiden çok daha gerçekçi. Beykent Üniversitesi Kurucu Dekanı, KBB, Baş ve Boyun Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Burak Ömür Çakır duyuruları ve paylaşımlarıyla hem meteoroloji uzmanlarına hem de AFAD'a kafa tutuyor, meydan okuyor ve Burak Hoca ne yazsa, o


oluyor. 6 yaşından beri hava olaylarına ilgi duyan, bilgisiyle, meteoroloji radarı, matematik ve fizik kurallarını birleştirerek saatler öncesinden gelecek felaketi gören Çakır, takipçilerine de Facebook sayfası üzerinden durum bildiriyor.

FELAKETTEN ÖNCE UYARDI

Örneğin 27 Temmuz'da yaşanan felaketten yarım saat önce, 17.32'de sayfasına şunu yazıyor: “Bunca yıldır radar okurum, böylesini az gördüm. Arabalarınızı kapalı garaja çekin. İki hava akımı İstanbul üzerinde çarpışıyor, evden dışarı çıkmayın.” AFAD'ın aynı günün akşamı yaptığı “Dolu riski devam edecek” uyarısına ise “Endişeye gerek yok, risk kalktı”


yanıtını veriyor. 22 Ağustos uyarısı içinse, “Şahsen ne dolu ne hortum bekliyorum, panik yok. Yaz yağmuru altında sevdiklerinizle el ele yürüyün” diyor. Tıpkı meteoroloji uzmanları gibi akıllı telefonumdaki hava durumu uygulaması da hiçbir


tahmini tutturamadığına göre, ben bundan böyle hava hareketlerini Burak Hoca'dan takip edeceğim. Meteoroloji uzmanlarına da öneririm...

10 kuruşluk maske

“Yemediğin hiçbir şeyi cildine sürme” derler. Oysa ben tüketim toplumuna kendini teslim etmiş biri olarak, kremlere, maskelere, losyonlara inanır, bolca para verir ve “Yok artık salatalıktan medet mi umacağım” diye düşünür(d) üm. Geçen hafta estetik cerrah arkadaşımla sohbet ederken, yüzüme, fiyatı dövizle telaffuz edilen bir arındırıcı maske yaptırmak istediğimi söyledim. Kızdı, “Git yüzüne bir kaşık yoğurtla karıştırdığın yaş maya sür, daha iyi sonuç alırsın” dedi. “Aa! Koskoca doktorun içinden annem çıktı” diye söylenirken, elime doğal kozmetik ve güzellik uzmanı Döndü Mens Yılmaz'ın


kitabı geçti.

YEMEDİĞİNİ YÜZÜNE SÜRME

Döndü Hanım da 'Ev Yapımı Güzellik' adlı kitabında doğal bakım felsefesine inandığını ve yemediği hiçbir şeyi yüzüne sürmediğini belirtmiş. Yaş maya maskesi var mı diye baktım, var ama Döndü Hanım sütle öneriyor. Bir koşu markete gittim, 75 kuruşa 4 paket yaş maya aldım. Birinin yarısını bir kaşık sütle karıştırdım, sonra yüzüme sürdüm. 20 dakika bekledim ve sonuç beni hayrete düşürecek kadar başarılı oldu. Kitapta, diş beyazlatmaktan, vücuttan ödem atmaya


kadar pek çok doğal ve pratik öneri var. Ben yaş maya dışında, yarım limon ve bir kaşık zeytinyağı karışımıyla yapılan el nem maskesini denedim. Elim değmişken, ayağıma da sürüverdim. Elim ayağım bir anda pamuk kıvamına, benim de aklım başıma geldi. Ah annem, sen her şeyin en doğrusunu biliyormuşsun meğer...


İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR