Fabio Pisacane’nin öyküsünü okumasaydım daha da zor bir gün olabilirdi bugün. Hayat boyumu aşmış beni dibe çekerken Pisacane çıkıp geldi, elimden tuttu ve başımı suyun üzerine çıkardı... 1986’da Napoli’de doğan Fabio’nun en büyük tutkusu futbol olmuş hep. İtalya’nın en meşhur mafya örgütü Camorra’nın terör estirdiği bmahallelerde büyüyen Fabio, o günlerle ilgili hatırladığı bir olayı şöyle anlatıyor: “Arkadaşlarımla top oynuyorduk. 5 metre ilerimizde birini vurup öldürdüler. Hepimiz durduk. Biraz bekledik ve top oynamaya devam ettik. Bu vahşi şeyler normalimiz olmuştu.” Futbolun kendisini bu gerçeklikten uzaklaştırdığını anlatırken bazı arkadaşlarının ise topun değil o ‘gerçekliğin’ peşinden gidip hayatını kaybettiğini söylüyor Pisacane...
14 yaşında ölümün kıyısında
Çok yetenekli olmasa da büyük bir tutkuyla futbola bağlı olan minik Fabio'nun duaları Cenova’nın izleme ekibi tarafından 14 yaşında fark edilmesiyle kabul olmuş. Evden ayrılıp Cenova’nın altyapısında oynamaya başlamış. Hayalinin peşinde koştuğu günlerin birinin sabahında dünyası paramparça olmuş Fabio’nun: “Bir sabah uyandığımda tişörtümü çıkarırken kolumu hareket ettiremedim. Bir şeylerin yanlış gittiğini anladım.” Babası ve takım yetkilileriyle hastaneye giden Fabio’ya doktorlar bir tür sinir hastalığı olan ve kasları güçsüzleştirip kalp-damar sistemine etki eden Guillain-Barre Sendromu teşhisi koymuşlar. “Tek düşündüğüm ailemdi. Onları geride bırakmaktı” diyor Pisacane... 20 güne yakın komada kaldığı, tek bir parmağını bile oynatamadığı günlerde ‘kadere olan inancı’ onu hayata bağlamış: “Bu hastalık beni öldürmeye gelmedi. Bana iyi bir şeyler vermek için geldi.”
'Dürüstlük Milli Takımı'nda
Komadan uyanıp yavaş yavaş sağlığını tekrar kazanmaya başladığında çok sevdiği futbolun da yanına geleceğini biliyordu Fabio. Öyle de oldu. Cenova’nın genç takımına döndü. İtalya'nın alt liglerinde bir takımdan diğerine dolaşıp durdu. Şikâyeti yoktu. Hastalığı yenmiş, yapmayı en sevdiği işi yapıyor, futbol oynuyordu. Bir gün Ravenna takımının yöneticisi Giorgio Buffone, bir maçta şike yapması için 50 bin Euro teklif etti. Pisacane, “Ben bu işlere girmem” dedi. Kulübe gidip durumu anlattı. Olay mahkemelik oldu. Buffone tutuklandı. Olay büyüdü. Serie A’da oynayan futbolcuların adı skandala karıştı. Kimileri Pisacane’yi suçladı. O, “Bazen doğru şeyi yaptığında herkesi memnun edemezsin...” deyip yoluna devam etti.
Dürüstlüğünün karşılığını hiç beklemediği bir çağrıyla aldı. İtalya Milli Takımı’yla antrenmana çağrıldı. 14 yaşında hayallerini süsleyen ‘gök-mavili’ formayı antrenmanda da olsa üzerine giydi.
Messi'yi ve Ronaldo'yu solladı
Ölümle burun buruna geldiği, bir daha futbol oynayamayacağının söylendiği günlerden 16 yıl sonra Fabio Pisacane, bu sezonun başında, takımı Calgari’yle birlikte Serie A’da ilk maçına çıktı. Şimdilerde 30 yaşında 'futbola yeniden başlıyor', bir yandan da kurduğu Pisadog Akademisi’yle Napolili yetenekli yoksul çocukları futbol topuyla buluşturuyor. İşte bu Fabio Pisacane, İngiliz The Guardian Gazetesi tarafından Messi’lerin, Ronaldo’ların ve İbrahimoviç’lerin arasından sıyrılıp ‘Yılın Futbolcusu’ seçildi. Guardian neden Pisacane’yi seçtiğini şöyle açıklıyor: “Bu, bütün olumsuzlukları yenip büyük bir dürüstlükle hareket eden ve hedefine ulaşmak için büyük bir kararlılık göstererek örnek oluşturan bir oyuncunun ödüllendirilmesidir.”
'Bu da mı gol değil be!'
Bugünlerde sosyal medyada, televizyonlarda ‘atıp tutan’ onlarca, yüzlerce, binlerce ‘trol’ün her bir harfi nefret kokan paylaşımlarını okumaktansa Fabio Pisacane gibi ‘bir hayalin’ peşinden gidip şu karanlık günlerde bir parça ‘umut ışığı’ yakan insanları arayıp bulmaya çalışıyorum. Ortalıkta uçuşan bütün o ‘insanlık suçu’ cümleleri arasında Pisacane’nin verdiği ‘umut’ pasını 90’a çakıp Ofsayt Osman gibi haykırmak istiyorum: “Bu da mı gol değil!..”