“Hangi gündeyiz?” diye sordu Pooh.
Piglet coşkuyla “Bugün” dedi.
“En sevdiğim gün” dedi Pooh.
Bir daha asla geri gelmeyecek ‘dün’lere karışıp giden güzelim 364 ‘bugün’ün sonunda, ne olduğunu anlamadan geçireceğimiz, 2021’in 365. ‘bugünü’ne uyandık bu sabah... Göz açıp kapayıncaya kadar ‘dün’e dönüşecek bu yılki son ‘bugün’ü de, yeni hiçbir şey sunmayacak, bilinmez bir ‘yarın’ için yaşayacağız... Zavallı ‘bugün’ü bir an önce bitirmek için gün boyu saatleri, dakikaları sayacağız... Pooh gibi ‘en sevdiğimiz gün’ olması gerekirken, gelecek güzel günlerin hayaliyle, heba ettiğimiz kaçıncı ‘bugün’ olacak acaba!? Sırtımızda taşıdığımız ağır bir yük gibi, ‘bugün’den kurtulmak için “10...9...8...7...6...5…4” diye gece yarısına doğru geriye sayarken, çok değil 365 gün önce de 2020’nin ‘bugünleri’nden kurtulup bir an önce 2021’in ‘bugünlerine’ geçme telaşıyla aynı geri sayımı yaptığımızı hatırlamayacağız bile. Hayatımız, ‘sıfır’a her ulaştığımızda gelmesini beklediğimiz ama bir türlü gelmeyen ‘yarın’lar için bugünlerimizi heba edip durduğumuz, sonsuz bir geri sayımdan ibaret maalesef!..
NASIL YANİ DAHA ÖNCE GERİ SAYIM YOK MUYDU?
Southern Methodist Üniversitesi’nde ‘zaman tutma tarihi’ konusunda çalışmalar yapan ve bugünlerde ABD yeni yıl kutlamalarının tarihiyle ilgili kitabını bitirmek üzere olan Alexis McCrossen’in, insanların yılbaşında, gece yarısı yaklaşırken, 10’dan geriye doğru saymaya ne zaman başladıklarını araştırdığını öğrendiğimde Marmaray’daydım. Az ileride bir kadın, dostlar alışverişte görsün misali, maskesi alt dudağının üstünde duran bir adama, doğru maske kullanımı konusunda laf anlatmaya çalışıyordu. Adamın kadına söylediklerinden kadının o an trenin içinde bir deveye hendek atlatmaya çalışmasının daha kolay olacağını görüp McCrossen’in yazısına döndüm!
Alexis McCrossen, 1960’lar ve 70’lere kadar çok az insanın yılbaşı akşamı, yeni yıla girerken 10’dan geriye doğru saydığını söylüyor: “Yılbaşı gecesi kutlamalar, tam yeni yıla girerken öpücükler tamam ama geri sayım diye bir şey yoktu!”
Yılbaşlarındaki geri sayımın ‘süre bittiğinde yeniden başladığı için’ bir tür yaratılış (doğuş) geri sayımı sayılabileceğini belirtiyor McCrossen.
Zamanın bittiği ‘kıyamet geri sayımları’ olduğunu da ifade edip ABD’nin Japonya'ya ilk atom bombasını atmasından iki yıl sonra, 1947'de atom bilimcileri tarafından New York'ta oluşturulan ve insanlığın bir felakete ne kadar yakın olduğunu temsil eden ‘Kıyamet Saati’ni buna örnek gösteriyor. (Bu arada Atomik Bilimciler Bülteni-Bulletin of the Atomic Scientists- adlı organizasyondaki onlarca bilim insanına göre artık, dünyanın sonunu getirecek, gece yarısı 12'ye sadece 100 saniye kaldığını da belirteyim!)
ALFRED HITCHCOCK’UN GERİ SAYIM GERİLİMİ
Alexis McCrossen, bu geri sayım (countdown) sözcüğünü 1950’lerde Amerikan sözlüklerine sokanların da ‘kıyamet saati’ kavramını ortaya atan bilim insanları olduğunu söylüyor.
1957’de usta yönetmen Alfred Hitchcock, Four O’Clock adlı TV filminde bilim insanlarının ‘atomik geri sayımını’ bir evin bodrum katındaki bir bombaya uygulamış.
5 Mayıs 1961’de ise ‘geri sayım’ eylemi ilk büyük reklamını yapmış. 45 milyon Amerikalı ekran başında ülkelerinin ilk insanlı uzay uçuşu için yapılan ‘geri sayımı’ izlemiş. Uçuştan önce yapılan geri sayımın kökenleri ise Fritz Lang’in 1929 tarihli ‘Woman in the Moon’ filmine dayanıyor. O filmden önce bir ‘geri sayım’a hiç kimse şahit olmamış. Filmin danışmanlarından biri sonraki yıllarda NASA için çalışan Willy Ley adlı bir bilim insanıymış.
1960’lar boyunca uzaya fırlatılan her roket için ‘geri sayım’ yapılması insanların 10’dan geriye doğru yapılan bu sayımla ilişkisini geliştirmiş.
Bugün bildiğimiz anlamdaki ‘geri sayım’ ise 16 Temmuz 1969 günü 500 milyon insanın izlediği Ay’a yolculuk öncesi yapılan geri sayım olmuş...
1970’lerle birlikte geri sayım ‘kıyamet saati’ ve uzaya fırlatılan roketlerden TV radyo programlarına geçiyor...
Alexis McCrossen ‘geri sayım’ın TV’deki ilk örneğinin Avustralya’da 1974’te yayınlanmaya başlayan ve 1 numaradaki şarkı için geriye doğru sayılan ‘Countdown’ adlı müzik programı olduğunu belirtiyor.
Aynı dönemde İngiltere’de yayınlanan ‘Countdown’ (Bizdeki 'Bir Kelime Bir İşlem') adlı yarışmada da yarışmacılar sıfıra doğru azılan zamana karşı yarışıyor.
Geri sayımın yılbaşı kutlamalarına girmesi ise biraz daha sonra oluyor.
TIMES MEYDANI’NDA BAŞLAYAN GELENEK
Amerikalıların 1890’ların sonundan itibaren yeni yılı çeşitli şekillerde kutlamaya başladıklarını anlatan Alexis McCrossen kendisinin tespit ettiği yılbaşı için yapılan ilk geri sayım kaydının 1957’nin son saniyelerde yayıncı Ben Grauer’e ati olduğunu söylüyor. Grauer, Times Meydanı’ndaki kutlamalar sırasında radyodan “5...4...3...2...1... top direğe doğru kayıyor ve bu 58’in burada olduğunu işareti” diyor. Ama radyocunun bu geri sayımı çok ilgi görmüyor. Meydandaki kalabalık geri sayıma katılmıyor. Ancak Ben Grauer, yılbaşı için geri sayım işinden vazgeçmiyor 1960’larda TV’de de tekrarlıyor...
McCrossen, bu yayınlarda yeni yıla yaklaşırken artan heyecanının ve kalabalıkların coşkusunun görülebildiğini ancak insanların geri sayıma katılmadıklarını belirtiyor ve ekliyor: “Belki inanmayacaksınız ama radyo-TV yayınları ve gazete haberleri arasında yaptığım araştırmalar sonucunda 1979’un gelmesine birkaç saniye kaladan öncesine kadar Times Meydanı’ndaki kalabalık hiçbir zaman yılbaşı için geri sayım yapmamış.”
1979’a saniyeler kala başlayan ‘yılbaşı geri sayımı’ 1980’lerle birlikte bir fenomene dönüşüyor. Times Meydanı’na geri sayım saatleri kuruluyor, yılbaşı gecesi yayınlanan programlarda sunucular ve konuklar yeni yılı hep birlikte 10’dan geriye sayarak karşılıyor ve bu fenomen tüm dünyayı sarıyor.
ACABA BEN İLK NE ZAMAN 10’DAN GERİYE SAYDIM
Alexis McCrossen’in yazısını okuyana kadar kendi kişisel tarihimde yeni yıl için ilk ne zaman geri sayım yaptığımı düşünmemiştim doğrusu... Okuduktan sonra düşündüğümde ise bu konuda hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim... Muhtemelen bizde de ABD’den sonra başlamıştır ama dedim ya benim ‘geri sayım’ tarihim koca bir boşluk!
Bu gece yarısına doğru, ağır bir yük gibi sırtımda taşıdığım, ‘bugün’den kurtulmak için “10...9...8...7...6...5…4” diye geriye doğru sayarken ne zaman ‘dün’ olduğunu fark etmediğim geçmiş 365 günü düşüneceğim.
Sonsuz bir geri sayıma takılı kalan, ‘sıfır’a her ulaştığımda gelmesini beklediğim ama bir türlü gelmeyen ‘yarın’lar için heba edip durduğum, ‘bugünler’ çöplüğüne dönmüş hayatımı yeniden başlatacağım.
Yarın saban uyandığımda bu sefer Piglet’e “Hangi gündeyiz?” diye ben soracağım.
Piglet coşkuyla “Bugün” dediğinde ellerimi başımın arkasında bağlayıp geriye doğru uzanarak “En sevdiğim gün” diyeceğim...