Bilim insanı deyince yumurtanın bir tarafını ‘sıradan’ bir diş macunuyla, diğer tarafını ‘sıradan olmayan’ diş macunuyla fırçalayıp farkı ortaya koyan beyaz önlüklü amcalar gözünün önüne gelen biri olarak, haber toplantılarında en kafamın basmadığı haberler ‘bilim’ haberleri oluyor maalesef! Sağolsun bilim insanları her Allah’ın günü ‘dumur’ eden bir buluşla fındıktan hallice beynimi kafatasımın içinde fır döndürüyorlar. Kâh galaksinin bilmem kaç milyon kilometre ötesindeki
bir yıldızda bilmem ne maddesi buluyorlar, kâh okyanusun dibinden ne idiğü belirsiz balık çıkarıyorlar. Telefondaki moleküllerden yaşam tarzınızı anlayanı mı dersiniz, dalga jeneratörleriyle suya yazı yazan mı ararsınız... Envai çeşit bilimsel araştırma yüzünden teknolojiyle alakası ‘tekerleğin’ icadı düzeyinde olan -ki onun da nasıl bu noktaya geldiğine hâlâ kafam basmıyor- benim devreleri yakmama az kaldı! Dün virüslerin bizi hasta etmek için vücudumuzun zayıf noktalarını tespit ettikten sonra kendi aralarında konuştuklarını okurken “Pis mikroplar!” diye isyan ettim resmen. 77 milyonluk koca ülkede bizler her gece ekranlarda saatlerce ‘konuşa konuşa’ sorunlarımızı çözmeyi beceremezken, Allah’ın mikropları molekül molekül haberleşip “Ben bunu en güzel nasıl hasta ederim” diye strateji belirliyorlarmış.
Bilim bu şekilde çalışmıyor
Geçenlerde The Guardian’da Dean Burnett, İngiliz hükümetine bağlı Gıda Standartları Kurumu'nun, “Ekmek ve patates gibi nişasta içeren yiyecekler yüksek sıcaklıkta pişirildiklerinde akrilamid adında kimyasal bir madde açığa çıkıyor ve bu madde kansere yol açabilir” uyarısına takmıştı. Bilim insanlarının bu gibi uyarılarını göz ardı etmenin zor olduğunu belirten Burnett, “Bilimin çenesi şaşırtıcı derecede düşük” diye isyan edip bilim insanlarının yakın zamanda yaptığı açıklamalardan örnekler veriyordu: “Kahve bağımlılığı daha uzun yaşamanızı sağlıyor”, “İhitiyacımız olandan fazla çalışıyoruz!”, “Sauna, bunamayı önlüyor!”, “Trans müzik tüp bebekleri için iyi!”, “Pizza verimliliği artırıyor...” ‘The Idiot Brain’ (Salak Beyin) kitabının yazarı Burnett, gazetelerde, internet sitelerinde yer alan bütün bu haberlerin başında ‘Bilim’ kelimesinin olduğunu belirtiyor. “İnsanlara bu haberleri vermenin yanlış bir tarafı yok! Tabii doğruysa ama doğru değil! Bilim bu şekilde çalışmıyor...”
Cia'dan 'Acayip' bilimsel çalışmalar
Bilim insanlarının çalışmalarına saygı duymakla birlikte, bir gün ‘kızarmış ekmek kanser yapıyor’, ertesi gün ‘zombiler gelirse 100 günde insanlığı yok eder’ gibi haberlerin arasında beynimin çorbaya döndüğünü itiraf etmeliyim. Bilim haberlerinin yüzde 90’ına “Yav he he” gibi kullanışlığı bilimsel yollarla kanıtlanmış bir cümleyle tepki verirken, geçenlerde açıklanan CIA’nın 1940-1990 yılları arasındaki çalışmalarının yer aldığı 13 milyon sayfalık doküman arasında ‘psişik’ Uri Geller’in ‘telepati’ yeteneklerinin test edildiği ve onun bu testleri geçtiğini okuyunca ne diyeceğimi bilemedim. İstanbul'a geldiğinde benim aldığım kaşığı gözlerimin önünde ‘bakışlarıyla’ eğen Geller, CIA için birçok projede çalıştığını söylüyor: “Meksika’da Rus elçiliği önünde durup bir KGB ajanı tarafından çalınan disketi silmemi istediler!” Belgelere göre CIA, ‘Avengers’ gibi bir ‘Psişik Savaşçılar’ birliği bile kurmuş! Akla ziyan belgeler arasında ‘görünmez mürekkep tarifi’nin ve ‘telekinezi ile eşyaları hareket ettirme’ çalışmalarının yer aldığını söyleyeyim de anlayın artık... Neyse, siz daha bu yazının cep telefonundan bilgisayara nasıl gittiğini anlayamayan biri tarafından yazıldığını aklınızdan çıkarmayın! Bilimle kalın...