Ortaokul-lise yıllarım tarih öncesi çağlarda kaldığından derslerde ‘evrim teorisi’ işleyip işlemediğimizi hatırlamıyorum doğrusu! Tabii bunda derslerden çok ‘Star Wars’çuluk oynama aşkıyla ağaç tepelerinde daldan dala atlayıp maymunluk yapmaya vakit ayırmamın da payı var. Son bir iki gündür sosyal medyada ‘evrim teorisi’yle ilgili tartışmaları görüp önceki akşam da Habertürk TV’de Fatih Abi’nin Tek Tek Özel programında konunun uzmanı profesörlerin DNA’larla, RNA’larla ilgili anlattıklarını dinledikten sonra beynim iyice sumuhallebisi kıvamına geldi. “Ülkede bu kadar sorun var, ne evrimi kardeşim” diyebilirsiniz tabii. O zaman sizi ‘engin siyasi analizleriyle ufuk açan yazarlarımızla’ baş başa bırakıyorum. Ben yola Gloucestershire’lı hemşerim ‘goril John Daniel’ın The Telegraph Gazetesi’nde okuduğum öyküsüyle devam edeceğim!
Ailesini Fransızlar öldürmüş
İngilitere'de kaldığım yıllarda yaşadığım ilk göz ağırım Aylesbury, Gloucestershire bölgesinde olduğundan kendimi bir parça Gloucestershire’lı sayıyorum. İşte sevgili ‘goril John’un öyküsü 1900’lerin başında bu bölgede şirin Uley Köyü’nde geçiyor. Goril John, 1918’de Gabon’da doğuyor. Ailesi Fransız askerler tarafından öldürülünce öksüz-yetim koca ormanın ortasında bir başına kalan John, türlü badireler atlatıp Londra’ya getiriliyor. Derry&Toms adlı mağazada satışa çıkarılan küçük gorili Binbaşı Rupert Penny o zamanın parasıyla 300 pound’a (bugünün parasıyla 100 bin lira civarı) satın alıyor. Ve ona ‘John Daniel’ adını veriyor. Binbaşının kardeşi Alyce Cunningham, görür görmez âşık olduğu küçük gorili kendi köyü Uley'e getiriyor. Ve ona ‘Sultan’ demeye başlıyor. Alyce, ‘Sultan’ı bir erkek çocuk gibi yetiştiriyor. Tuvalet eğitimi alan, kendi yatak odası olan hatta kendi yatağını kendisi toplayan ‘Sultan’, köyün çocuklarıyla birlikte okula bile gidiyor. Köyde el arabasıyla dolaşıyor. Bahçelerde gül yaprakları yiyor. Kankası köyün ayakkabıcısı... Günün büyük bölümünde onunla takılıyor, ayakkabı tamir ederken onu izliyor. Goril John Daniel’ın öyküsünü kitap yapan Margaret Groom, onu şöyle anlatıyor: “En güzel biranın hangi evde olduğunu biliyor, ışığı açıp kapatabiliyor, çarşaflarını bile yıkıyor. Alyce Cunningham John’u Londra’da VIP partilere götürüyor, birlikte çay içiyorlar..."
Alyce'in özlemi hasta ediyor
‘Sultan’ John Daniel için bu güzel günler çabuk geçiyor. John, 1921’de artık Alyce’in ona bakamayacağı kadar büyüyor. Genç kadın Sultan’ı, onu Florida’ya götüreceğini söyleyen bir Amerikalıya satıyor. Goril John böylece yeni kıtaya ayak basıyor. Ve ayak basar basmaz Barnum ve Baileys Sirki’nin eline düşüyor. New York’taki Madison Square Garden’da bir kafes içinde halka gösterilirken sağlığı bozuluyor. Alyce’i özleyen ‘Sultan’ hiçbir tedaviye cevap vermiyor. Sirk sahipleri İngiltere’ye Alyce Cunningham’a mektup yazıyor: “Bütün masraflarınızı biz karşılayacağız, lütfen onu görmeye gelir misiniz?” Alyce hemen bir gemiye atlayıp New York’a doğru yola çıkıyor. Ancak Sultan John Daniel, Alyce New York’a varmadan birkaç gün önce 4.5 yaşında zatürreeden ölüyor.
Goril kadar insan olsak yeter
‘İnsan’ goril Sultan John Daniel’ın cesedi doldurulup Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’ne konuyor. Ve bugün hâlâ orada ziyareçilerin gözünün içine bakıyor... Margaret Groom’un ‘Uley Arşivlerinden Notlar’ kitabında Sultan John Daniel ile Uleyli çocukların onlarca fotoğrafı var. Ve Uleyliler bu yıl içinde düzenlenecek sanat fuarını goril hemşerileri Sultan John Daniel anısına düzenleyecekler. En başta dediğim gibi ‘evrim teorisi’yle ilgili bildiklerim incir çekirdeğini doldurmaz ama bence hepimiz goril ‘Sultan’ John Daniel kadar insan olsak yeter...