"Dostluk kavgacı olmadı mı, sağlam ve cömert de değildir. Nazlı, yapmacık bir hava, birini kırma korkusu dostluğa rahat nefes aldırmaz" diyor Montaigne.
Pazar akşamı spor programlarındaki bazı yorumcular, 90+2'de topu elle önüne alıp Fenerbahçe'nin galibiyet golünü atan Mehmet Topal'ın 'ne kadar dürüst', 'altın kalpli', 'iyi bir insan' olduğunu anlatmak için bin dereden su getiriyordu.
Dün bazı arkadaşlar maçtan sonra "Hakem olsam golü vermezdim" diyen Topal'a çok yüklenildiğini söylüyorlardı.
Hiç tanımasalar da 'kırmamak' için Mehmet'i kelimelerini tek tek seçiyorlardı.
Ancak ne yaparlarsa yapsınlar hepsinin sesinde, mimiklerinde açık bir hayalkırıklığı duyuluyor, görülüyordu doğrusu. Ama yine de 'sevdikleri' Mehmet Topal'a konduramıyor, kondurmak istemiyorlardı yaptığı bu 'üçkağıtçılığı!'
"BEN TEMİZİM" DEMEK ZOR!
Mehmet Topal, elle topu alıp gol atan ne ilk ne de sonuncu futbolcu. Ben buna çok takılmadım doğrusu.
Ama kariyerinin büyük bir bölümü, 'doğruluğu, dürüstlüğü, adamlığı' üzerinden okunan Mehmet'in maç sonu şu açıklamasına takıldım: "Atınç'ı çok severim. Beşiktaş maçında Atınç'ın pozisyonu penaltıydı. Kimse, 'Neden söylemedin' dedi mi?.. Atınç'ın pozisyonuna penaltı verilse belki o maç berabere biticekti."
Sanrımı en büyük problemimiz bu; kimse "Ben temizim" demiyor. Sanki 'temiz kalmak' için uğraşmayı bırakmış herkes!
Trafikte, işte, aşkta, siyasette, sporda hemen hemen hayatın her alanında yaptığımız her yanlışta, "Ben temizim" demek yerine "Herkes kirli" demeyi tercih ediyoruz.
Asıl erdemin 'temiz kalabilmek' olduğunu unutmuş gibi davranıyoruz. Varsa bizim 'pisliğimizin' bir benzeri etrafta hop 'kendimizi temize çekmiş' oluveriyoruz.
Ama üzgünüm Mehmet, Atınç'ın kirliliği seni aklamıyor!
Nasıl ki işte, aşkta, sporda, siyasette, hayattaki tüm yanlışlarımıza için başkalarının pisliklerini ortaya sürmemiz hiç birimizi aklamıyorsa...
"ÖYLEYSE YIKIL SEZAR!"
Sevgili Mehmet, biz değil sen yaptıklarınla, saha içi ve dışındaki davranışlarınla "Herkes bir yana Mehmet Topal bir yana" dedirttin kendin için.
İşte tam da bu yüzden Örümcek Adam Peter Parker'a amcasının söylediği "Büyük güçler büyük sorumluluklar" getirir sözünü sana hatırlatmak istiyorum.
Kornere çıkan topu için "Benden çıktı" demek kolay, mesele 90+2'de elle attığın gol için "Elimle aldım" diyebilmek.
Biz senin bunu söyleyebileceğini düşündüğümüz, sende bu yüreğini olduğuna inandığımız için önceki akşam vurduğun top ağalara giderken kendisini sırtından bıçaklayan Brütüs'e "Sen de mi Brütüs!" diyen Sezar gibi "Öyleyse yıkıl Sezar" deyip televizyonu kapadık.
VİCDANIN BUYRUĞU NEDİR?
Montaigne ile başladım onunla bitireyim. "Şana şerefe ermenin en kestirme yolu şan şeref için yaptığımızı kendi vicdanımızın buyruğuyla yapmaktır" diyor büyük Fransız düşünür.
Mehmet Topal'ın 'vicadanının buyruğuyla' konuştuğuna inanıyorum.
Zaten benim derdim el vardı, yoktu değil.
Bu tartışma ne ilk ne de son onu da biliyorum.
Beni üzen 'dürüstlüğün' kalesine atılan gol... Bir 'temiz'in daha 'kirlenmesi' insanın içini burkuyor...