Aşkitoşum aşkitoşum!

Hiçbir şey hakkında bir dolu şey anlatan sit-com’ların ‘Zeus’u ‘Seinfeld’in bir bölümünde Jerry ile sevgilisi bebek gibi konuşarak cilveleşip birbirlerini “Schmoopy” diye çağırıyorlardı. George Costanza ve Elaine’i ‘çıldırtan’ bu ‘Schmoopy’ muhabbeti Jerry için bir çeşit aşk serenadıydı... Önceki gün Twitter’da, Tribün Dergi hesabında, Gökmen Özdenak’ın eşi için “Koçum o benim ya...” dediğini okuduğumda ‘Seinfeld’le biricik ‘Schmoopy’si aklıma geldi. Tweet’in altına kimsenin kendisini ‘koçum’ diye sevmediğinden dertli biri “Böyle sevilemedik be kardeşim...” yazmıştı. Bir süre önce yine sosyal medyada, bir erkeğin sevgilisine “Aşkitoşum, aşkitoşum iyi ki seni tanımışım...” diye şarkı söylediği, genç kızınsa Hint filmlerinden bir sahneyi andırır şekilde oturduğu yerden ‘o acayip aşk bestesine’ dansıyla karşılık verdiği bir videoya denk geldim. Hepimizin sevgilimize ya da eşimize seslenirken kullandığımız bir ‘Schmoopy’miz var sanırım... Annem babama “Usta” derdi mesela!? Bir arkadaşım sevgilisine “Böceğim” diyordu! Bunu anlayabilirim ama bir arkadaşıma sevgilisinin “Dambılım” diye seslendiğini duyduğumda “Yok barfiksim...” dediğimi hatırlıyorum!

KÜÇÜK DİKEN KABAĞIM

Bu sevgiliye ‘sevimli bir hayvan’, ‘tatlış bir kelime’ ya da ne bileyim en sevdiği futbolcu, süper kahraman adıyla seslenme meselesinin önemini daha önce fark etmemiştim. İnternette ‘Sevgilinize Seslenmek İçin 200 Hitap Şekli’ diye bir listeye denk geldiğimde durumun ciddiyetini anladım. Örnekler arasında Elma’dan Çaki’ye, Şeytan’dan Derin Su’ya kadar envai çeşit manyaklık mevcut! Sadece biz faniler değil ölümsüz sanatçılar da bu ‘sevgiliye sevimli bir ad takma’ derdinden mustaripmiş. Balzac biricik Countess Hanska’sına “Sevgili yıldızım” diyormuş. ‘Muhteşem Gatsby’nin yazarı F. Scott Fitzgerald, Zelda Fitzgerald’ın ‘Goofo’suymuş... Hemingway, Hadley Richardson’ı çağırmak istediğinde “Wicky Poo” diye bağrıyormuş... Elvis Presley için Priscilla Presley ‘Nungen’miş... Kimileri bu uyduruk kelimenin ‘küçüğüm’ anlamına geldiğini söylüyor ama Kral’ın aşkına ne demek istediğini sadece Allah bilir. Herhalde şu dünyada Bob Dylan’a “Domuzum” diye seslenmek bir tek Suze Rotolo’ya, o da ‘aşk’ kontenjanında nasip olmuştur... Fransa’da, ‘küçük kabağım’, Almanya’da ‘serçem’, Polonya’da ‘küçük farem’, Rusya’da ‘vişnem’, Brezilya’da ‘diken kabağım’, Tayland’da ‘küçük filim’, Arap ülkelerinde ‘ceylanım’ sevgiliye takılan popüler ‘adlar’ arasında ilk sıralarda geliyormuş. Çin’de güzelliğiyle balıkları boğan, yaban kazlarını yerlere düşüren sevgililere ‘Chen Yu Luo Yan’ deniyormuş... Sevdiklerine Arjantin’de ‘gökyüzüm’, Finlandiya’da ‘ekmek kırıntım’ diye seslenen insanlar varmış...

BEBEK GİBİ KONUŞMA!

Bilim insanları çiftlerin aralarındaki bu ‘hitap’ şekillerinin ilişkileri nasıl etkilediğini araştırmış. St. Thomas Üniversitesi’nden Carol J. Bruess, ‘Kendine Özgü İletişim’ dedikleri bu durumun, örneğin İspanyol bir gencin sevgilisine “Köftem” demesinin, ilişkinin sağlığı açısından olumlu olduğunu söylüyor: “Kendimize ve ilişkide birbirimize gülemezsek, bu ilişkiyi zaman içinde olumlu bir şekilde sürdürme ihtimalimiz daha düşüktür...” Bir başka araştırmaya göre ABD’de bir ilişki yaşayan çiftlerin 3’te 2’si birbirlerine ‘sevimli hitap şekilleriyle’ sesleniyormuş. Bu hitapları kullanan çiftlerin yüzde 76’sı ilişkilerinde çok mutlu olduklarını söylüyormuş. Çiftlerin birbiriyle ‘bebek gibi konuşması’ meselesi de sandığımdan vahim durumdaymış. Çiftlerin günde ortalama 10 dakika birbirleriyle böyle konuştuğu iddia ediliyor araştırmalarda. Bir grup bilim adamı bu ‘bebek konuşmalarının’ sağlıklı olduğunu savunurken, Maggie Arana ve Julienne Davis yazdıkları kitabın adıyla bile bu duruma isyanlarını özetlemişler resmen: ‘Stop Calling Him Honey... and Start Having Sex’! İnsanların sosyal medyada boz ayı’, ‘pencere pervazı’ gibi garip ‘takma adlarla’ var olduğu bir çağda sevgililerin birbirlerine ‘şöbiyetim’, ‘Messi’m’, ‘fok balığım’ diye seslenmesi çok da garipsenmemeli diye düşünüyorum. Hem bilim de bunun çok da kötü olmadığını söylüyor. Ben de sevdiğim kadın için şöyle ‘Schmoopy’ gibi sulu olmayan, görkemli, ağız dolduran, havalı, duyanın içine korku salan, aynı zamanda sevimli, kulaklarda Yunan tanrıçası gibi çınlayan bir ‘takma ad’ bulayım diye düşünürken ilk aklama gelen ‘THANOS’um’ oldu! O da bana ‘THOR’um dese fena olmaz. Thor’dan tek eksiğim bir çekiç, e o kadarı kadı kızında da olur. ;)

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR