Oscar ödülleriyle ilk tanışmam ‘Platoon’ filmiyle oldu! Öncesinde de Oscarlı filmler izlemişliğim olmuş da ben bilmiyormuşum...

Platoon, “En İyi Film Oscar’ı almış gideyim” diye gittiğim ilk film demek istediğim. O yıldan sonra bugüne kadar Oscar kazanan 32 filmin hiçbirini kaçırmadım.

“Ya Oscar da çok hede hödö” gibi ukalalık yapıp o altın sarısı heykelciğe burun kıvırdığım yıllar çok oldu ama şimdi geriye dönüp baktığımda o ‘hedeler hödöler’ çok saçma geliyor.

Kimin Oscar alacağının, En İyi Film’in hangisi olacağının muhabbetini yapmayı, sabaha kadar oturup o ‘şaşalı’ töreni izlemeyi seviyorum.

Yarın da aynısı olacak! Sabaha saat 7 sularında, uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerimle, bu yılki favorim Alfonso Cuaron’un ‘Roma’sının ‘En İyi Film’ ödülünü aldığını izlemek için ekran başında olacağım...

Son bir haftadır ülkemizde de ayyuka çıkan bütün o ‘streaming servislerinin sinema salonlarını bitireceği’ tartışmalarının arasında Netflix’in yapımcılığını üstlendiği, 10 dalda aday, Roma’nın geceden ‘En İyi Film’ ödülüyle ayrılmasını istiyorum...

Doğrusu benim gözümde başka bir filmin Roma’yı geçmesi söz konusu bile değil. Ama bunun gerçekleşmesi için Akademi’nin 8200 üyesinin benimle aynı fikirde olması gerekiyor.

“Azıcık sinemadan anlıyorlarsa başkasına oy vermezler” diye düşünüyordum; ta ki geçenlerde Brooks Barnes’in New York Times’taki yazısını okuyana kadar!

'ROMA' ÜZERİNDE VİCDAN SINAVI

İdeal bir dünyada, yüzde 69’u erkek, yüzde 84’ü beyazlardan oluşan Akademi’nin 8200 üyesinin aday olan tüm filmleri izleyip, önyargılarını bir yana bırakarak, sanatsal kriterlerle oylarını vermelerinin beklendiğini söylüyor Barnes ve ekliyor:

“Ama Hollywood böyle bir hayal ülkesi değil! Çoğu oy kişisel önyargılar ve bazı küçük kindarlıkla veriliyor... Bazen de oy veren üyeler arasında kimin daha fazla dostunun olduğuna ya da bu yıl olduğu gibi Roma’nın yapımcısı Netflix’in sektör tarafından ne kadar kabul edilip edilmeyeceğiyle bağlı olabiliyor...”

Barnes, bu yıl ki ‘En İyi Film’ adayı 8 filmi nasıl değerlendirdiklerini öğrenmek için 20 Akademi üyesini arayıp görüşlerini almış.

Bu üyelerden birinin Roma’yla ilgili söyledikleri filmin geceden ödülle ayrılacağı konusunda kafamı karıştırdı doğrusu. ‘Roma’nın Hollywood’da bir ‘vicdan’ krizi yarattığını söyleyen bu üye şöyle devam ediyor: “Birçok kişinin kafası karışık! ‘Roma en iyisi olduğu için mi oy veriyoruz? Yoksa filmin sanatsal değerini göz ardı edip Netflix’e bir tepki olarak destek vermiyor muyuz?’ diye düşünüyorlar...”

Brooks Barnes, bazı üyelerin filmde ‘Roma’yı görmezden gelip en iyi yönetmen ödülü içinse Cuaron’a oy vererek vicdanlarını rahatlatmaya çalışacaklarını söylediklerini belirtiyor.

'MERLY STREEP'TEN BIKTIM'

Aslında Akademi üyelerinin ‘sanatsal kriterleri bir kenara bırakıp’ tamamen duygularıyla hareket ettikleri bir sır değil! Hollywood Reporter’ın ‘Ölümcül Derecede Dürüst Oscar Oylaması’ köşesi için her yıl bazı Akademi üyeleri isim vermeden oylarını nasıl ve neye göre verdiklerini açıklıyorlar.

Bir üye geçen yıl filmleri nasıl değerlendirdiğini şöyle anlatıyor mesela: “İlk The Post’u eledim. Çok sıkıcı bir filmdi. 10 üzerinden 9 esneme verdim! Ardından Three Billboards’ı dışarı çıkardım. Bu film hakkında beni rahatsız eden bir sürü şey var.

Yönetmeni iyi birine benziyor ama filmi Amerika’nın orta bölgeleri hakkında çok çirkin şeyler söylüyor. İddialı ve yanlış şeyler. Bağnazlığı komik bulmuyorum. (Akademi üyesi bir yapımcı ise ‘Ben Ebbing’e gitsem bu filmde gördüklerimi görmezdim...

Britanyalı bakışıyla Amerika’ diyerek oy vermemiş) Get Out iyi bir B-Film’di hoşuma da gitti. Ama ırk kartını oynamaya başladılar ve bu beni filme karşı iyice soğuttu. Bana bu filme oy vermezsem ırkçı olduğumu düşündürmeye çalışıyorlar.

Bu beni çok kırdı ve Get Out’u eledim! Dunkirk etkileyiciydi ama içinde insani bir şey yoktu. Dunkirk’te neler olduğu hakkında Darkest Hour’un 5 dakikalık bölümünde daha çok şey öğrendim. Darkest Hour neredeyse mükemmel bir filmdi benim için. Ama Oscar’ı kazanacağını hiç düşünmedim. İşte bu yüzden The Shape of Water’a verdim oyumu...”

Merly Streep’e ‘The Post’taki rolü için oy vermeme gerekçesini ise “Bıktım ondan!” diye açıklayan Akademi üyesinin ve bir önceki yıl Hacksaw Ridge’e ‘uzun boyunlu bir kaplumbağaya benzettiği’ başroldeki Andrew Garfield’dan haz etmediği için oy vermeye elinin gitmediğini yönetmenin sözlerini okuduktan sonra ‘Roma’ için endişelerim daha da arttı!

RAMI MALEK TEK FAVORİ

Brooks Barnes’ın konuştuğu Akademi üyelerinin hepsi her film için bir kulp bulmuş neyse ki...

‘The Favourite’i çok sevdiğini ama oyunun boşa da gitmesini istemeyen mi dersiniz, ‘A Star is Born’ için “Başyapıt... ama 40 dakikalığına” diyerek geri kalanını gömen mi ararsınız, ‘OscarsSoWhite’ hashtag’ini hatırlatıp “Yaşlı beyaz adamlarla dolu bir organizasyon yaşlı beyaz bir adamın öyküsün anlatan filme Oscar mı verecek? Bizi çarmıha gererler” diyerek ‘Vice’a şans vermeyen mi istersiniz.. Yok yok!

Barnes’in koştuğu 20 Akademi üyesinin hepsinin istinasız oy verdiği tek isim ise “En İyi Erkek Oyuncu’ dalında Bohemian Rhapsoy’den Rami Malek olmuş! Ne diyeyim Oscar’ını iyi günlerde kullan Rami kardeş hayırlı olsun...

Öyle ya da böyle pazartesi günü bu 8200 üyenin kişisel tercihlerinin sonucunu tüm dünyada milyonlarca insan konuşacak. Hangisini hangi filme ya da oyuncuya kini olduğu için oy vermediğini, hangi filmin yapımcısı kankası olduğu için oy verdiğini hiç öğrenemeyeceğiz.

Öğrenmek çok umurumda da değil doğrusu. Eminim benim Oscar’larımın kimlere gittiği de Akademi üyelerinin umurunda değildir. Ama işte en başta söylediğim gibi Oscar muhabbeti yapmayı seviyorum!

İŞTE BENİM ‘OSCAR’LARIM

En İyi Film: ROMA

En İyi Yönetmen: ALFONSO CUARON

En İyi Erkek Oyuncu: RAMI MALEK

En İyi Kadın Oyuncu: OLIVIA COLMAN

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: RICHARD E. GRANT

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: RACHEL WEISZ

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR