Sıcağı severim ben! Oldum olası hep böyleydi... İnsanların güneşten kaçtığı yerlerde ben gölgeye tahammül edemem mesela. Uzun yolda arabanın klimasının soğuğundansa güneşin sıcaklığıyla yol arkadaşlığı etmek istemişimdir hep. Yaz aylarında sıcaktan nasıl uyku tutmadığını anlatan arkadaşlarıma şaşırmakla geçti ömrüm; insan sıcaktan neden uyuyamasın ki!? Yaz günü kaynar suyla duş almama şaşılacak ne var bunu da hiç anlamıyorum... Sıcağın üzerimde iyileştirici bir etkisi var sanki, bilmiyorum, belki de kendimi kandırıyorum. Ve hayatımda ilk kez bu cümleyi kuruyorum: “Hava çok sıcak!”


Uzmanlar önümüzdeki 10 gün havaların çok, çok daha sıcak olacağını söylüyor. Normalde beni mutlu edecek bir haber bu ama 2021'de, özellikle son birkaç ayda, dünya genelinde birçok hava olayında rekorlar üstüne rekor kırılması kafamı karıştırıyor. Sanki sıcakla arama bir soğukluk giriyor!




BBC’de okuduğum bir haberde ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi'nin verilerine göre, 24 ve 30 Haziran tarihleri arasında Kuzey Amerika'daki birçok yerde 1200'den fazla kez gündüz, 1500'den fazla kez de gece sıcaklık rekoru kırıldığı belirtiliyordu. Kanada gibi bir ülkede, British Columbia bölgesindeki Lytton'da, üst üste üç gün boyunca sıcaklık rekoru kırılmış ve son olarak 49.6 derece ile sıcaklıkta zirve yaşanmış. Hemen ardından çıkan orman yangıları bu kenti tamamen yok etmiş.

BİR YANDA YANGINLAR BİR YANDA SELLER

Dünyanın bir tarafı sıcaktan kavrulurken bir tarafı sellerle boğuşuyor. Ülkemizde Karadeniz’de yaşanan felaket, Almanya ve Belçika’da 200’den fazla insanın ölümüne neden olan seller, dünyanın dört bir yanındaki orman yangınları ‘Yarından Sonra’ (Day After Tomorrow) filminin içindeymişiz gibi hissettiriyor.


Dün Habertürk’te arkadaşımız Merve Elmacı’nın haberine göre uzmanlar tüm yaşananların nedeni olarak ‘İklim Değişikliği’ni işaret ediyor.


Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, CNN’e yaptığı açıklamada, "Düzensiz hava koşulları yeni normal olacak. Acilen bir şeyler yapmazsak –yani şimdi – iklim krizi tamamen kontrolden çıkacak" diyor.


Kopenhang merkezli Avrupa Çevre Ajansı (EEA) "İklim değişikliği projeksiyonları, Akdeniz bölgesinin çoğunda ve daha genel olarak güney Avrupa'da önemli ölçüde ısınma, sıcak hava dalgaları ve kuraklık sayılarında artış olduğunu gösteriyor; bu da yangın mevsiminin uzunluğunu ve şiddetini, risk altındaki bölgeyi artıracaktır” diye uyarıyor.


Merkel, Almanya’nın yaşadığı felaketi anlatırken, “Korkunç, Almanca dilinde bu yıkımı tarif edecek bir kelime yok” diyerek çaresizliğini haykırıyor. Almanya Çevre Bakanı, beklenen sonu itiraf ediyor: “İklim değişikliği Almanya’ya ulaştı.”

İKİ CAM SİLİNDİR DÖRT TERMOMETREYLE DENEY

Bilim insanlarının iklim değişikliğinin sonuçlarıyla ilgili yaptığı uyarılar yeni değil. O kadar yeni değil ki konuyla ilgili yazılanları okurken tam 165 yıl öncesine, 1856’ya gittim.


Belki inanmayacaksınız ama ‘iklim değişikliği’nin yaratacağı felaketleri bilim insanı Eunice Foote, 1856’da bir teori olarak ortaya koymuş ve uyarılarını yapmış.


Güneş ışınlarının çeşitli gazlar üzerinde etkisi olup olmadığını öğrenmek için kolları sıvayan Foote, bir hava pompası, iki cam silindir ve dört termometre ile bir deney yapmış. Cam silindirlerin her birine bir termometre yerleştirip, birine karbondioksit gazı diğerine ise hava pompalamış. Daha sonra silindirleri güneşin altına koymuş. İçinde karbondioksit olan silindirin diğerine göre daha fazla ısındığını kaydeden Eunice Foote, “Eğer havaya daha fazla karbondioksit karışırsa bu hava sıcaklığını artıracaktır” diyerek karbondioksit ve küresel ısınma arasındaki ilişkiyi ortaya koyan ilk bilim insanı olmuş.

BİLİM İNSANLARINA NEDEN KULAK VERMİYORUZ?

1800’lerin sonu 1900’lerin başında bilim insanları iklim değişikliği konusunda çalışmalarını hızlandırmışlar. Nobel ödüllü İsveçli bilim insanı Svante Arrhenius, 1896’da karbondioksit kaynaklı iklim değişikliğinin ilk nicel tahminini yaparak, karbondioksitin o zamanki seviyesinin 2.5 veya 3 katına çıkması durumunda Kuzey Kutbu bölgelerindeki sıcaklığın 8 veya 9 derece artacağını hesaplamış.


Yine İsveçli meteorolog Nils Ekholm, “Ocak kömürünün mevcut yanması o kadar büyük ki, devam ederse kuşkusuz dünyanın ortalama sıcaklığında çok belirgin bir artışa neden olmalıdır” diye yazmış.


1937’de İngiliz mühendis Guy Callendar hava sıcaklıklarındaki yükselişle karbondioksit seviyesi arasında nasıl bir ilişki olduğunu belgelemiş: “Yakıt yanması yoluyla, insanoğlu son yarım yüzyılda havaya yaklaşık 150 milyon ton karbondioksit ekledi ve dünyada sıcaklıklar gerçekten arttı.”


Eunice Foote’nin öyküsünü yazan Sylvia G. Dee yazısını, “Dünya, arabaların veya kömürle çalışan elektrik santrallerinin icadından çok önce bile aşırı karbondioksit seviyelerinin yarattığı ısınma riskinden haberdardı. Eunice Foote 165 yıl önce uyarmıştı. Geçen zamanda neden onu ve diğer bilim insanlarını daha iyi dinlemedik ki?” diye bitiriyor.

DAHA AZ ORMAN DAHA ÇOK İKLİM KRİZİ DEMEK

Geçenlerde The Guardian'da iklim değişikliğiyle ilgili bir makale yazan Londra Belediye Başkanı Sadiq Khan, 165 yıldır bilim insanlarının uyarılarını hiç duymamış gibi ‘testi kırıldıktan sonra’ durumun farkına vardıklarını şu sözlerle itiraf ediyordu: "İngiltere'de bizler, Hindistan ve Bangladeş gibi ülkeleri iklim krizinin ön saflarında yer aldıklarını düşünürdük. Ancak Londra'da meydana gelen ciddi sel ve son yıllarda Birleşik Krallık'ın diğer bölgelerinde gördüğümüz aşırı hava koşullarıyla birleştiğinde iklim değişikliği gerçeklerinin artık uzak bir sorun olmadığını, giderek kapımıza yaklaştığını gösteriyor."


Şubat ayında yayınlanan bir makaleye göre iklim değişikliğine bağlı olarak sayısı artan orman yangınlarının bir sonucu olarak ağaçların karbon tutma kabiliyetini azalacağı bunun da iklim değişikliğini daha korkunç boyutlara ulaştıracağı öngörülüyor.


Afrika, Avustralya, Kuzey ve Güney Amerika’da 29 bölgede onlarca yılda


toplanan verileri analiz eden bilim insanları her yıl yangın çıkan sahaların yüzde 63 daha az ağaç ve yüzde 72 daha az bazal alana sahip olduğunu ortaya koydular. Bu da daha küçük ağaçların olduğu ormanların daha az karbon tutması anlamına geliyor.


Merve Elmacı’nın haberinde bilim insanlarının son yaşananların ardından iklim sisteminin tehlikeli bir eşiği aşmış olabileceğinden korktukları vurgulanıyordu.


2014 yılından beri kayıtlı tarihin en sıcak yıllarının yaşandığını belirten uzmanlar, "Bütün bunlar büyük ölçüde motor egzoz dumanları, orman yakma ve diğer insan faaliyetlerinden kaynaklanan küresel ısınmanın bir sonucu. Bilgisayar modelleri daha aşırı hava olaylarının yaşanacağını tahmin ediyor" diye 165 yıldır olduğu gibi yine uyarıyorlar. Kimse duyuyor mu işte ondan emin değilim!

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR